"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur Dürbünüyle Amerika Gözlemleri - 1: Selamun aleykum

10 Şubat 2021, Çarşamba
“Zaman içerisinde bu komşularla tanışıp konuşulması neticesinde ‘Türk ve Müslüman’ olduğumuzu öğrenmişlerdi. Bu sebeple gezinti esnasında evlerinin önünden geçerken ‘Selamün Aleyküm’ diyerek bizleri selÂmlıyorlardı. Bazen eşimle yürüyüş yaptığımızda yanımızdan araçla geçmekte olanlar muhtemelen! eşimin başörtüsünden hareketle Müslüman olduğumuzu’ tahmin ediyor olacaklar ki araçlarını yavaşlatıyorlar ve camlarını açtıktan sonra ‘Selamün Aleyküm’ diyerek bizleri selÂmlıyorlardı.”

GEZİ: Risale-i Nur Dürbünüyle Amerika Gözlemleri - 1
Prof. Dr. Mehmet TİKİCİ

GİRİŞ

Bu gezi yazıda 2020 yılı Temmuz başı ile Ekim sonu arasında yaklaşık dört aylık sürede gerçekleşen Amerika ziyaretine ilişkin gözlemler paylaşılacaktır.

Öncelikle ifade edelim ki bu yazıda paylaşılan gözlemler herhangi bir ülkeye ya da kültüre imrenmek veya mensubu olunan ülkeye karşı komplekse kapılmak şeklinde bir anlam ihtiva etmemektedir.

Yine önden şunu söyleyelim: Geçmişten beri “Amerika ile Avrupa arasındaki gelişmişlik farkının Avrupa ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki farktan kat-kat fazla olduğu” şeklinde bir genelleme duyarız. Benzer şekilde iktisat dilinde de “Türkiye’ye hitap etmek isteyen bir işletmenin mutlaka İstanbul ayağının bulunması; dünyaya hitap etmek isteyen bir işletmenin de Amerika ayağının bulunması gerekir” gibi bir genel kabuller yaygındır. Daha önceleri farklı tarihlerde ve farklı sürelerde yapılan Avrupa seyahatleri ile dört aylık Amerika seyahatindeki gözlemler karşılaştırıldığında ulaşılan yargılardan birisi, bu genellemelerin büyük oranda doğru olduğudur.

“İyi ya da kötü”, “olumlu ya da olumsuz” yargı kullanmaksızın ifade etmek gerekirse Amerika gerçekten “okunanlardan, işitilenlerden ya da izlenenlerden” çok, ama çok farklı bir dünya. Öyle ki Amerika, “orada bizzat yaşayanların gözlemlerinin” dahi anlatımda yetersiz kalacağı yani sadece yaşanarak tam anlamıyla anlaşılabilecek bir dünya.

Birkaç başlık altında sunumu planlanan çalışmaya ilişkin olarak birkaç hususu belirtmek gerekmektedir. Öncelikle vurgulanması gereken noktalardan birisi; “50 Eyaletten oluşan; 350 milyona yakın nüfusa sahip olan ve yüzlerle ifade edilebilecek farklı millete mensup insanın yaşadığı bir ülke olarak Amerika’nın diğer ülkeler kadar yeknesak bir ülke olmadığıdır.” Öyle ki her eyaletin hatta aynı eyalete bağlı her şehrin birbirinden farklı ve kendine özgü bir kültürü, mevzuatı ve uygulamaları bulunmakta olup hiçbirisi diğeri için bağlayıcı olmamaktadır.

Diğer önemli bir husus Amerika’nın “etnik olarak Amerikan ya da Amerikalı” diye tanımlanabilecek bir insan grubundan “bahsedilemeyecek” bir ülke olduğudur. Amerika’da “Amerikan ya da Amerikalı” kavramı sadece “vatandaşlık” anlamında karşılık bulabilmektedir.

FERTLER ARASI İLİŞKİLERE DAİR GÖZLEMLER

Fertler arası ilişkilere gözlemlenen olgulardan birisi Bediüzzaman Hazretleri’nin; “Her bâtıl bir mesleğin her bir ciheti bâtıl olmak lâzım olmadığı gibi, her bir hak mesleğin dahi her bir ciheti hak olmak lâzım değildir” sözü ile “Felsefenin hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insâniyeye ve sanatın terakkiyâtına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’ân ile barışıktır. Belki Kur’ân’ın hikmetine hâdimdir; muâraza edemez” sözünün bu kıt’ada karşılık bulmuş olmasıdır.

Örneğin Washington’daki Dullas Havaalanına inildiğinde ilk dikkat çeken husus tıpkı Türkiye’de olduğu gibi insanların “çok samimî, güleryüzlü ve yardımsever” olmalarıydı. Çalışanların bu tavrı insana son derece güven veriyor ve rahatlatıyordu. İnsanlara yardımcı olmak için adeta yarışan personel (Güvenlik, temizlik, taşıma ve ofis işleri) sanki bilerek ya da bilmeyerek; “İşte onlar (mü’minler), iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar”1 âyetinin hükmünü icra ediyorlardı. Aşağıdaki anekdotlarda bu gözlemi destekleyen iki yaşanmış olay özetlenmektedir.

ANEKDOT-1: 

DÜĞME

Bir sabah yürüyüş yaparken eşimin pardösüsünden bir düğme koptu ve yere düştü. Biz düğmeyi ararken yine yürüyüş yapan genç bir hanım yanımıza gelerek bir müddet düğmeyi aramamıza yardım etti ve daha sonra yanımızdan ayrıldı. Asıl ilginç olay bundan sonra yaşandı. Birkaç gün sonra bahçemizde çay içerken o anda yine yürüyüşe çıkan aynı hanım bizi gördü, yanıma geldi ve “düğmeyi bulup-bulamadığımızı” sordu!

ANEKDOT-2: 

BÖĞÜRTLEN

Bir akşam mahallede evimizin yakınındaki böğürtlen ağacından torunum için böğürtlen topluyorduk. Hava epeyce kararmıştı. O esnada yürüyüş yapan bir hanım kız yanımıza gelerek cep telefonunun lambasını yaktı ve “aydınlatma yardımında” bulundu. Kendisi ile konuştuğumuzda Suriyeli olduğunu söyleyen bu hanım kızla daha sonraları defalarca karşılaştık ve sohbet ettik.

SELÂM ÂYETİNİ BİLİYORLAR!

Gerek havaalanında ve marketlerde ve gerekse sıraya girilmesi gereken iş ve işlemlerde hemen herkes dikkat çekici düzeyde “soğukkanlı ve sabırlı davranışlar” sergiliyorlar. Sırası gelen “arkasındaki kişi tarafından” tedirgin edilmeksizin rahatlıkla işlemlerini yaptırıyor; görevliler de “işlemi yapılan kişiyi bunaltmamaya” büyük bir özen gösteriyorlar. Bu durumlarda görevlilerin ve vatandaşların “adeta birbirlerinden özür dileme yarışına” girmeleri dikkat çekici boyutlara ulaşıyor.

İnsan ilişkileri açısından manidar davranışlardan birisi de “sokaklarda, parklarda, meydanlarda ya da alış veriş merkezlerinde bir şekilde karşı karşıya gelen kişilerin birbirlerine “selâm vermeden” ve “nasılsınız?” demeden geçmemeleriydi. İnsanlar karşılaştıkları herkese “selâm vererek” ve “nasılsınız?” diyerek belki de farkında olmadan; “size biri selâm verdiği zaman selamla karşılık veriniz” 2 âyetinin ve “aranızda selâmı yayınız” hadisinin gereğini ifa ediyorlardı.

Bangladeşli bir şerif de fotoğraftaki hali ile sanki; “tebessüm sadâkadır” hadisine mazhar olmaya çalışıyor gibiydi.

SELÂMÜN ALEYKÜM

Yaşadığımız mahallede İtalyan, İngiliz, Yunan, Hintli ve Güney Koreli komşuların yanı sıra Türk, Suriyeli, Bangladeşli, Afganistanlı, Lübnanlı ve Arnavut komşular da bulunuyorlardı. Zaman içerisinde bu komşularla tanışıp konuşulması neticesinde “Türk ve Müslüman” olduğumuzu öğrenmişlerdi. Bu sebeple gezinti esnasında evlerinin önünden geçerken “Selâmün Aleyküm” diyerek bizleri selâmlıyorlardı. Bazen eşimle yürüyüş yaptığımızda yanımızdan araçla geçmekte olanlar muhtemelen “eşimin başörtüsünden hareketle Müslüman olduğumuzu” tahmin ediyor olacaklar ki araçlarını yavaşlatıyorlar ve camlarını açtıktan sonra “Selâmün Aleyküm” diyerek bizleri selâmlıyorlardı. Türk ve Müslüman olduğumuzu bilen “Hıristiyan Araplar da” bizlere “Selâmün Aleyküm” diyerek selâm veriyorlardı.

ANEKDOT-3: 

PAPAZ

Konuşmanın akışı gereği Papaza; “Hz. İsa da dahil biz bütün Peygamberlere ve İncil de dahil bütün kitaplara inanıyoruz” demiştim. Papaz bunun üzerine şu çarpıcı ve manidar cevabı verdi: “Zaten hepsinin sözü tanrı kelâmı”

İNSAN HAKLARINA SAYGIYA DAİR GÖZLEMLER

“Bediüzzaman Hazretleri’nin; “eğer onlara denilse, ‘Kur’ân nasıldır?’ Derler: Güzel ve ahlâk dersini veren bir insan kitabıdır. Hem eğer onlara denilse, ‘Peygamberi nasıl bilirsiniz?’ Derler: Güzel ahlâklı, çok akıllı bir adam” sözü ile “Güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhâları görür” sözlerinin bilerek ya da bilmeyerek fiiliyata aksettirilmiş olması insan haklarına saygı noktasında Amerika’da dikkat çeken hususiyetlerden birisi olarak gözlemlenmiştir.

Aslında yaşadığımız mahalledeki Katolik Kilisesi’nin Papazı ile aramızda geçen ve yukarıdaki anekdotta özetlenen fertler arası müsbet ilişkilerin bir yansımasını da mezarlıklarda görmek mümkün. Nitekim bütün milletlere ve dinlere mensup cenazeler aynı mezarlığa gömülmekteler. Tabiî ki mezarlar kendi kültürlerini yansıtmaktadır. Nitekim aşağıdaki fotoğrafta bir “Pakistanlı Müslümanın” mezarı görülüyor. Daha sonraki fotoğrafta ise “cenazeleri yakılanların küllerinin muhafaza edildiği” bina yer alıyor.

Meselâ trafikte “yasaklayıcı bir kural olmadığı” halde “sürücülerin hemen hiç korna çalmaması” güzel ahlâkın bir tezahürü olarak açıklanabilir. Hatta bir adım daha ileri gidilerek “kazayı önlemek ve muhatabın zarar görmesine engel olmak” adına zorunlu olarak korna çalınması durumunda da korna çalan kişi “kornaya basmış olmaktan” dolayı özür diliyor. Hemen her yerde karşılaşılan bu davranış “insan haklarına saygının” hangi düzeye ulaştığını gösteren manidar bir gösterge olsa gerek.

Trafikte yaya geçitlerinin bulunduğu yerde yayanın ayağını kaldırımdan yola indirdiği anda önceliğin yayaya ait olduğu artık ülkemizde de kabul gören bir kural haline gelmiştir. Ancak Amerika’da bu konuda kuralların ötesinde sergilenen ve aşağıdaki iki anekdotta özetlenen tutumlar; “insan haklarına saygının boyutunu” göstermesi açısından oldukça manidar görülmektedir.

ANEKDOT-4: 

YAYA GEÇİDİ

Çocuk arabası ya da engelli aracı kullanan kişi veya ileri yaşlarda bir vatandaş yola inmek amacıyla kaldırımın kenarına yanaştığında (yani henüz yola inmeden) trafikteki araç “yaya geçidine yaklaşınca durmak” yerine “yaya geçidine yaklaşmadan en az 15-20 metre mesafeli bir yerde duruyor.”

Üstelik de bu davranış; “emredici herhangi bir yazılı kural bulunmuyor olmasına” rağmen insanlar tarafından neredeyse istisnasız bir şekilde uygulanıyor.

Dipnotlar:

1- Mü’minûn, 61. 2- Nisa, 86.

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 9037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    12.2.2021 15:02:05

    Tebrikler. Detaylarla genel şablonu anlatmanız ve akıcı-fasih diliniz takdire şayan. Teşekkür ediyorum.

  • Seher Şen

    10.2.2021 06:18:41

    Tebrik ediyorum agabey yazınız bana ümit verdi ve duygularım harekete geldi Üstadımın sözü onlar bizim güzel ahlakîmızı aldılar biz onların sefih medeniyet yani kötü ahlakını almışız sözü geldi.👏👏

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı