KOVİD-19 SARSICI VE HIRSLI BİR VİRÜS OLMASI İTİBARİYLE YÜZDE İKİ DE OLSA ÖLÜM GETİRİYOR. ÖLÜMÜ GÜNDEMİMİZE SOKMASI ÖNEMLİ. VİRÜS BİZE, HEPİMİZE, “LÂYEMUT DEĞİLSİN, BAŞIBOŞ DEĞİLSİN, BİR VAZİFEN VAR. GURURU BIRAK, SENİ YARATANI DÜŞÜN, KABRE GİDECEĞİNİ BİL, ÖYLE HAZIRLAN” DİYE ALDATMAZ BİÇİMDE NASİHAT EDİYOR.
MÂNEVİ DEĞERLERİMİZLE KOVİD-19 TERAPİSİ
HAZIRLAYAN: SÜLEYMAN KÖSMENE - 4
Şerden Ders Almak
Rabbim başa şer vermesin ve sizlerden uzak eylesin. Âmin. Duâmız böyledir.
Ama Allah başa verdiğinde ne yapacağız? Allah’a mı küseceğiz? İnsanlara mı darılacağız? Bilim kuruluna mı yükleneceğiz? Doktorumuza mı kızacağız?
Hayır, hayır!
Kimseye küsmeyeceğiz. Şerler bize ders vermelidir. Biz akıllı insanlarız. Kaç yönden ders çıkarırız.
1- Şerler bize sabrı öğretir. Sabrın okulu yoktur. Sabrın okulu hayatın ta kendisidir. Ve sabır bir elimiz yağda, bir elimiz balda öğrenilmez. Sabrı öğrenmek için şerre ihtiyacımız vardır. Sabrı öğrendiğimizde ve başardığımızda ne mi olacak?
İşte Allah’ın müjdesi:
“Allah sabredenlerle beraberdir.” 30 “Sabredenlere müjdele!” 31
Bize Allah ile beraberlik şansı veren sabır ahlâkını öğrenmemizi sağlayan şer’den şikâyetçi değil, memnun olmalıyız. Fazla ağır gelse yine Allah’tan yardım istemeliyiz.
Allah’tan ki sabrımızı aşan bir musîbeti Allah başımıza vermiyor. Her musîbet bizim sabır skalamız çerçevesinde gelir. Kovid-19 da böyledir, başka hastalıklar da böyledir.

Büyük musîbetler, büyük adamların yetiştiği okuldur.
Napoleon Bonaparte
2- Kovid-19 sarsıcı ve hırslı bir virüs olması itibariyle yüzde iki de olsa ölüm getirmektedir. Ölümü gündemimize sokması önemlidir. Yoksa, biz şu fani dünyayı baki zannedecek, ölümü hatıra getirmeyecek ve ebedî ahireti yok saymaya e gaflet içinde olmaya devam edecektik. Bu virüs bize, hepimize, “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.” 32 diye aldatmaz biçimde nasihat etmiştir.
3- Bilmediklerimizi öğretir. Kovid-19 gibi bilinmeyen bir virüs ortaya çıktığı günden beri bilim dünyamız uykusuz geceliyor. Bir çaresi var mı, bir aşısı var mı, bütün bildiklerinin üzerine yeni bilgiler eklemeye, bilmediklerini öğrenmeye çalışıyorlar. Bir gramın milyonda birinden de küçük bir virüs, bilim dünyasına daha çok ders vereceğe benziyor.
“Tevekkül, esbâbı bütün bütün reddetmek değildir. Belki, esbâbı dest-i kudretin perdesi bilip riâyet ederek; esbâba teşebbüs ise, bir nevi duâ-i fiilî telâkkî ederek; müsebbebâtı yalnız Cenâb-ı Hak’tan istemek ve neticeleri O’ndan bilmek ve O’na minnettar olmaktan ibârettir.”
Bediüzzaman Said Nursî
Şerre Karşı Tedbir Almak
Bu Kovid-19 bir şer ise ki, öyledir. Bu şerre karşı tedbir almak Kur’ân ahlâkına ve Tevhid inancına ters düşmez.
Anlatılır ki, İmam-ı Azam Ebu Hanife bir gün yolda kocaman boynuzları olan bir öküz görmüş ve yolunu değiştirmiş.
“Koca imam öküzden korkar mı?” demişler. İmam demiş ki:
“Neden korkmayayım? Onun boynuzları varsa, benim de aklım vardır!”
Evet, Kovid-19’un çok sinsi ve hızlı bulaş özellikleri varsa, bizim de aklımız vardır. Onu kendimize bulaştırmamak için maske, mesafe, temizlik dâhil elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.

Bunu yaparken de Kovid-19’un bir görünmez virüs olduğunu, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremeyeceğini, iplerinin doğrudan Allah’ın elinde olduğunu, eğer bize saldıracaksa Allah’ın bilgisi ve emri dâhilinde saldıracağını, yoksa bize el uzatamayacağını bilerek yapmalıyız.
Ancak bu bilgilerle biz Kovid-19 virüsüne karşı küstahça “haydi bakalım! Gel de görelim! Geleceğin varsa göreceğin de var!” der gibi bir umursamazlık içinde olamayız. O gelmesin. Ona karşı meydan okumayalım. O geldiği yeri viraneye çeviriyor.
Umursamaz tavrımız, tedbirsiz davranışlarımız farkında olmadan duâya geçebilir. Yani farkında olmadan Kovid-19’u dâvet etmiş olabiliriz. Kendimizi korumadığımızdan, Cenab-ı Allah Kovid-19’un ipini serbest bırakmış olabilir. Kovid-19 da kapımızı çalmış olabilir.
Demek tedbir almak Allah’ın adetine de uygundur.
Yel değirmeni ile savaşılır mı? Yel değirmeni ile savaşan, kendini yüz metre havaya savrulup atılmış bulur.
Bediüzzaman der ki: “Tevekkül, esbâbı bütün bütün reddetmek değildir. Belki, esbâbı dest-i kudretin perdesi bilip riâyet ederek; esbâba teşebbüs ise, bir nevi duâ-i fiilî telâkkî ederek; müsebbebâtı yalnız Cenâb-ı Hak’tan istemek ve neticeleri O’ndan bilmek ve O’na minnettar olmaktan ibârettir.” 33
Tedbir esbaptan biridir ve ibadetin de, tevekkülün de bir parçasıdır. Öyleyse biz tedbirimizi alalım, takdiri Allah’a bırakalım.
“Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes!”
Bediüzzaman Said Nursî
Şerden Allah’a Sığınmak
Şer olan musîbet ve hastalıklar mademki incitiyor, üzüyor, ağlatıyor. O halde şerden ve musîbetlerden, hastalık ve salgınlardan Allah’a sığınalım. Allah’ın gücü her şeye yeter.
Biz Allah’a sığındığımızda bizi virüslerin de, bakterilerin de, mikropların da saldırılarından korur.
Ancak Allah’a sığınmak tedbiri atlamak demek değildir. Bilâkis tedbiri tevekkülün ve Allah’a sığınmanın bir vesilesi saymak ve başvurmaktır.
Allah’a sığınmak bizi gereksiz panikten, evhamdan, meraktan kurtarır. Çünkü hiçbir şeyin Allah’ın kontrolü dışında olmadığı inancı bize huzur vermeye yeter. Bu inanç ne tedbir almaya engeldir, ne tedbir almak bu inanca zarar verir. Şu gerçektir ki merak hastalığı ikileştirir. Virüs yoksa bile var zannettirir.
Bediüzzaman der ki:
“Sen hastalığın ağırlığından merak ediyorsun. O merakın senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes. Evet, merak hastalığı ikileştirir. Maddî hastalığın altında, merak ile mânevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder.” 34
Allah’ın takdirinden ötesi var mı? Allah’ın takdir etmediği bir şeyin sana gelmesi mümkün mü? Hayır, hayır! Öyleyse, Allah’ın hükmüne teslim olarak, Allah’ın iradesinden razı olarak, hastalığın hikmetini düşünerek o merakı gider! Göreceksin ki hastalığın mühim bir kökü kesilecektir! Hastalık hafifleşecektir. Hastalığın onda dokuzu gidecektir.
Mübalâğalı merak ve evham, hastalığı arttırdığı gibi, Allah’a sığınma inancımıza da zarar verir. Allah’ın hikmetini itham, Allah’ın rahmetini tenkit ve rahmetten şikâyet hükmüne geçer. Aksi maksadıyla tokat yemesine ve hastalığa yakalanmasına sebep olur.
Unutmayalım şükür nimeti arttırdığı gibi, şikâyet de hastalığı ve musîbeti arttırır.
Zaten ifrat derecesindeki merak da, evham da, panik de başlı başına bir hastalıktır. İlâcı ise hastalığın hikmetini bilmektir. Hastalığın ve virüslerin hikmetini bilen ve Allah’a tevekkül eden bir kişi “eyvah!” yerine “her halimde Allah’a hamd olsun” der. Ve ruhu şifa bulur.
“Ey musîbet!
Eğer O’nun izin ve rızasıyla geldinse, merhaba, safâ geldin!”
Bediüzzaman Said Nursî
Dipnotlar:
30- Bakara Sûresi: 153.
31- Bakara Sûresi: 156.
32- Lem’alar, s. 328.
33- Sözler, s. 351.
34- Lem’alar, s. 332, 333.
DEVAM EDECEK