Eğitim sistemi, modern devletin temel taşlarından birisidir. Toplumdaki eşitsizlikleri azaltmak, yani fırsat eşitliğini sağlamak gaye edinildiğinde, ilk müdahale edilmesi gereken alanlardan birisi eğitim sistemidir.
Eğitim sisteminin fırsat eşitliğini sağlama maksadı doğrultusunda düzenlenmesi sosyal-ekonomik alanda önemli sonuçları olacaktır. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 8. maddesinde, “Türk Millî Eğitiminin Temel İlkeleri” arasında sayılan ilkelerden biri de “fırsat ve imkân eşitliği” ilkesidir. Fırsat ve imkân eşitliği ilkesine göre; “Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddî imkânlardan mahrum başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak maksadıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır. Fırsat ve imkân eşitliği ya da şartlarda eşitlik kavramıyla dile getirilen eşitlik düşüncesi, insanların yarışa başlama şartlarının birbirinden çok farklı olması sebebiyle, onlara yalnızca fırsat tanınmasının yeterli olmayacağının görülmesi üzerine ortaya atılmıştır.
Ancak eğitimde fırsat eşitliği ilkesi isimden ve ilkeden öte geçememiştir. Her ne kadar 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu (12 Ocak 1961), ilköğretimde “fırsat ve imkân eşitliğini sağlamaya yönelik olarak, devlet okullarında parasız olma, yetiştirici ve tamamlayıcı sınıflar ve kurslar açma, bölge okullarının kurulması, gezici okulların kurulması ve “özel eğitime muhtaç” çocuklara eğitim imkânları sağlama gibi ilkeler ve tedbirler alsa da uygulama konusunda hâlâ meseleler çıkmaya devam etmektedir. En basitinden ders kitapları ortalama olarak şehir merkezlerindeki çocuklara göre yazılmıştır. Derste trafik ışıklarını öğretirken “trafik ışıklarının olduğu yerde trafik ışıklarını kavrar” kazanımı şehirde uygulanırken köyde bunun uygulanması imkânsızdır. Fırsat eşitsizliği her ne kadar ülkemizde doğu-batı eşitsizliği olarak anlaşılsa da ülkemizin batısında bile birçok okulda eşitsizlik hâkimdir. Meselâ, ilerlemişken aynı ilin Kuyucak-Yukarı Yakacık Köyü’nde hâlâ birleştirilmiş sınıf uygulanmakta, ücretli öğretmenlerle iş yürütülmeye çalışılmakta ve öğrenciler okula iki ay geç başlamaktadırlar. Toplumun çeşitli kesimlerinde farklı eğitim şartları dolayısıyla ortaya çıkan eşitsizlikler ve eğitim kurumlarının fizikî altyapı eksiklikleri, eğitim sistemimizi giderek zayıflatmaktadır. Maddî imkânsızlıklar ve okulun ihtiyaçlarının karşılanması için okul müdürlerinin adeta kendi kaderlerine terk edilmesi, okul müdürlerini asıl görevleri olan eğitimden uzaklaştırmaktadır.
Fırsat eşitsizliğinin anlaşılmasına şu göstergeler yardımcı olabilmektedir:
1. Kişi başına düşen GSYİH.
2. Okur-Yazarlık ve Okullaşma.
3. Kamu harcamaları ve eğitime ayrılan oran.
4. Okul öncesi eğitim.
5. Öğretmen başına düşen öğrenci sayıları.
Çağımız bilgi çağı. Üstad’ın deyimiyle: “Nev-i beşer âhir vakitte ulûm ve fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise ilmin eline geçecektir. Hem o Kur’ân-ı muciz-ül beyan cezalet ve belâgatı Kur’ân’iyeyi mükerreren ileri sürdüğünden remzen anlattırıyor ki, ulum ve fünunun en parlağı olan belâgat ve cezalet bütün envaı ile ahir zamanda en mergup bir suret alacaktır. Hatta insanlar kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve birbirlerine icra ettirmek için en keskin silâhını cezalet-i beyandan ve en mukavemetsuz kuvvetini belâgat-ı edadan alacaktır.”
Demek ki, terakkiyat-ı insaniyenin inkişafı ilim ile olduğu gibi, her tedenni ve tehlikenin ocağı da cehalettir.” Ancak görünen o ki, bilgiye ulaştırmada ülkemiz eğitim sisteminin düşük okur-yazarlık oranına sahip; okullaşma nisbeti düşük; öğretmen başına düşen öğrenci sayısı oldukça yüksek bulunmaktadır. Türkiye, fırsat eşitliğini geliştirmek için, kamu harcamalarından eğitime daha çok pay ayırarak, eğitime ciddî yatırımlar yapmalı –okul ve derslik sayıları arttırılmalı-, eğitimin en önemli ayağı olan öğretmenlerin durumunu düzeltmeli ve kamu okulları ile özel okullar arasındaki teknik donanım farkını hızla ortadan kaldırmalıdır. Aksi takdirde, AB’ye girme vetiresinde hızla ilerleyen Türkiye, Avrupa’nın vasıfsız işçi kaynağı olmaktan öte gidemez.
MEHMET TOSUN