Müslümanlar, namazlarının bütün rekâtlarında Fatiha-i Şerif okuyarak, Cenab-ı Hak’tan sırat-ı müstakime ulaşmayı talep ederler.
Günde en az 40 kez ettiğimiz bu duâ ile bizler, kıldan ince kılıçtan keskin olan istikamet yolunda bir ömür geçirmeyi ve o yolda sabit ve daim olmayı isteriz.
Dosdoğru yol, bütün aşırılıktan uzak orta yol, pürüzsüz yol, adalet gibi tanımları olan “sırat-ı müstakim” ehli Risale-i Nur’da; peygamberler, sıddıklar, şehitler, salihler ve onlara tabi olanlar şeklinde nitelendirilmiştir.
Arapça’da yol anlamına gelen başlıca üç kelime vardır: Dar ve tenha yol anlamına gelen tarik; dar, tenha, fakat işlek yol anlamına gelen sebil ve Cadde-i kübra ve emniyetli yol anlamına gelen sırat. Sırat kelimesinin diğer iki kelimeye tercihi, yukarıda zikrettiğimiz sırat-ı müstakim ehlinin mesleklerinin etrafı sınırlı ve işlek bir cadde olduğuna ve o caddeye girenlerin bir daha çıkmamalarına işarettir.
Etrafı sınırlıdır, bu sınır şeriat-ı garra ile tayin edilmiştir. Sınırdan çıkmak, istikametten çıkmaktır ve zulüm olarak tarif edilmiştir. Şahsî ve sosyal hayatta görülen bütün zulümler buna örnektir.
İşlek bir caddedir, enbiya, şüheda, süleha ve ulema bu yolun yolcularıdır.
O caddeye girenlerin bir daha ondan çıkmamaları beklenir, çünkü hidayetin daim olanı makbuldür.
Rabbim bizleri tayin ettiği istikamette daim ve sabit kılsın. Sırat-ı müstakim hidayetine mazhar eylesin.