İnsanlığın en büyük kurtarıcısı, hidayet ve iman vesilesi Kur’ân’ın dellalı ve ilâhî bülbülü Hz. Muhammed Mustafa’yı (asm) bilmemek, dinlememek ve O’nu rehber ittihaz etmemek nasıl ki yoldan çıkmışlığın ve yolunu şaşırmışlığın delili ve ispatı ise, O’nu ve Kur’ân’ı tanıtmamak, anlatmamak tebliğ ve müjdelememek de büyük bir hata ve mesuliyettir…
Bu mesuliyet ve hata “Ben ehl-i imanım“ diyebilen müminlerin omuzlarında bir yüktür.
Bu mesuliyeti en iyi şekilde taşıyabilmenin yolu ise; insanlığın en büyük ve muhteşem mürşidi Hz. Muhammed Mustafa’nın (asm) tebliğ ettiği ve elinde, dilinde sancak gibi tuttuğu Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın dinlenmesi, anlaşılması ve anlatılmasıdır.
Bu muhteşem tebliğin nasıl nafiz emirlerle kuvvetli kanunlarla, esaslı düsturlarla gerçekleştiğinin anlatılması izah ve ispatının gösterilmesi, omuzlarımızdaki yükü lâyıkıyla taşıyabilmenin hakikî yoludur… Evet bu yol dikenli, taşlı ve tehlikeli, zor, müşkülâtlı olabilir ama insanın ve insanlığın en saadetli, en huzurlu, en sevinçli ve en kazançlı neticelerinin, meyvelerinin alınacağı yoldur.
Muazzam Kur’ân emirlerinin beşere ulaştırılması ancak ve ancak bu emirlerin iyi okunup iyice anlatılması ve çok iyi bir şekilde yaşanması ile mümkün olabilir.
İki cihanı fethedecek, âlemi zapturapt edecek, akılları talim ve vicdanları temizleyecek, kalpleri terbiye edecek, ruhlara tesir edecek, insanlığı felâha, kurtuluşa ulaştıracak en büyük rehber ve mürşit; Kur’ân’dır ve Hz. Muhammed Mustafa’dır. (asm)
İnsana ve insanlığa ise haşa bunları inkâr etmek, yok saymak vazifesi değil bilakis onlara uymak ve getirdikleri emirleri, yasakları öğrenmek, bilmek ve anlatıp yaşamak vazifesi düşer.
Öyle ise bu zamanda insanlığın ve ehli imanın en birinci vazifesi Hz. Muhammed Mustafa’yı (asm) dinlemek ve Kur’ân’ın emirlerini yerine getirmektir.
Bunun da en birinci yolu Kurân’ı ve Kur’ân’ın muhteşem tefsiri Risale-i Nurları okumak ve anlamaktan geçer.