Milletin karşı karşıya olduğu sıkıntıların aşılması için esas meselenin ‘adaleti tesis etmek olduğu’ söyleyenler nedense kınanıp, ‘onuncu köy’e kovulmak isteniyor.
Oysa adaletin; devletin temeli olduğunu herkes bilir ve söyler. Buna rağmen ‘hak, hukuk ve adalet’in hatırlatılmasından ciddi anlamda rahatsız olan idareciler vardır.
“Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu”nun yaptığı açıklamada bu gözle okunmalı ve ciddiye alınmalı. Hatırlanacağı üzere iktidar, seçim kanununda değişiklikler yapmak istiyor ve muhtemelen elindeki imkanlar sebebiyle bunu yapabilecek. Fakat bu değişikliklerin ‘adil olmadığı’ noktasında itirazlar var. İlgili platform, “Mevcut seçim sisteminde yapılacak bu değişiklikler var olan sorunları artıracaktır” tespitinde bulunmuş.
Açıklamada şu ifadelere de yer verilmiş: “Öncelikle, Adil Seçim Platformu 2018 yılı Raporu’nda yer alan Adil Seçim Matrisi ile önerilen Teklif’i karşılaştırdık. O dönem tespit ettiğimiz 20 eşitsizlik alanında bir iyileştirme olmadığı gibi Teklif, eşitsizlikleri daha da derinleştirmektedir. Teklif edilen hali ile demokratik bir seçimin gerçekleşmeyeceği, eşit siyasi mücadelelerin imkânsız hale geleceği, kamu kaynaklarının kullanımında suiistimalin artacağı ortadadır.”
Türkiye’nin seçim tarihi, aynı zamanda ‘adil ve adil olmayan’ seçim tarihi olarak da görülebilir. Sorulsa, 1950 öncesindeki ‘tek parti’ devrinde de seçim yapıldığı söylenir. Peki, ‘açık oy ve gizli sayım’ın olduğu bir seçim sistemini bırakın, ‘adil’ olarak ‘seçim’ olarak bile kabul etmek mümkün müdür? Değil, ancak 1950 öncesinde bu sistem uygulanmış ve görenlere de ‘Bizde de seçim var’ denilmiştir. Ancak, 1950’deki seçimlerde ‘gizli oy, açık tasnif/sayın’ uygulanmış olabilmesi tek başına dikkat çekici değil midir?
Hemen her seçimden sonra ‘seçimlere hile karıştırıldığı’ iddia edilir. Bu iddiaları tamamen ortadan kaldırmak için açık, şeffaf ve denetlenebilir bir seçim sisteminin hayata geçmesi gerekir. İktidarlar ekseriyetle iktidarda kalmayı sürdürebilmek için seçim sistemleriyle oynamayı tercih ederler. Esasında bu tavır, ilk bakışta iktidar lehine görülse de uzun dönemde iktidarların da aleyhindedir. Adil bir sisteme dayanmayan iktidar kalıcı olamaz. Olsa bile o iktidarın ve yanlış kararları alanların iflah olması mümkün değildir.
Erken ya da vaktinde bir seçim için sistemin iyileştirilmesinde fayda vardır. Seçim oyunlarıyla iktidarda kalmak çare ve çözüm değil. Hile ile seçim kazanmak ‘hak ihlali’dir ve bu yol kapatılmalıdır. Adalet talebi ve ihtiyacı sadece mahkemelerle sınırlı değildir ve olmamalıdır. Seçimlerin de adil ve hakkaniyetli olması en temel meseledir ve bunu temin de öncelikle iktidarın, sonra muhalefetin ve tabii ki sivil toplum kuruluşlarının vazifesidir.
Her adımda ve her konuda ‘Adil ülke’ olmak Türkiye’nin ulaşmak istediği seviye olmalıdır vesselam...