"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu çocuklara ne yaptınız?

Faruk ÇAKIR
24 Nisan 2019, Çarşamba 00:02
Her sene olduğu gibi bu sene de 23 Nisan ‘Millî Egemenlik Bayramı’ ülkemizde, dış temsilciliklerde ve KKTC’de kutlandı.

23 Nisan 1920’de, milletin iradesini temsil eden ‘Birinci Büyük Millet Meclisi’ açılmış ve egemenlik ilân edilmiştir. Bu önemli tarihin sadece ‘çocuk bayramı’ yönünün öne çıkarılması ayrı bir tartışma konusudur.

Ne yazık ki “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” şiirleri okumakla meseleler hallolmuyor. Ülkemizin ve milletimizin ekonomi ve eğitim hayatı başta olmak üzere çok sayıda dertleri vardır ve bu dertlerin çareleri de sadece konuşmakla değil, çalışmakla bulunabilir.

Bu defaki ‘23 Nisan programları’nda şok edici bir hadise yaşandı. NTV canlı yayınına katılan bir öğrencinin, “Akademik olarak hayalin nedir?” sorusuna verdiği cevap sosyal medya başta olmak üzere  hepimizi, 80 milyonu düşündürmelidir. NTV sunucusu, canlı yayına katılan bir öğrenciye gelecek planlarını sormuş. Öğrenci ise, “Almanya Köln Üniversitesi’nde tıp okumak istiyorum, ondan sonra da belki Alman vatandaşı olurum” cevabını vermiş. (NTV yayını, 23 Nisan 2019)

Böyle bir cevabı beklemeyen sunucu ise sözleri dolandırarak “23 Nisan’da hayallerimize hiç sınır koymuyoruz tabiî ki. Nerede okumak istediğine kadar karar vermiş öğrencimiz, sadece tıp okumak istemiyor, Köln Üniversitesi diyecek kadar da kararını vermiş bir öğrenci” demiş.

Bu cevap sosyal medyada çok sayıda paylaşılırken, esasında bir gerçeği de yüzüme çarpmış oluyor: Eğitim sistemindeki dert, tahmin edebildiğimizden daha büyük, daha derin ve çetindir!

Bakınız, Türkiye uzun yıllardan beri ‘beyin göçü’nü önlemeye çalışıyor. Ekseriyetle üniversiteyi bitirenler doktora çalışmaları için yurt dışına gider ve daha iyi şartlarla karşılaştıkları için Türkiye’ye dönmek istemezdi. Bir lise öğrencisinin verdiği bu cevap, beyin göçünün ya da niyetlerinin çok daha küçük yaşlara indiğini göstermiyor mu? Peki, çocuklarımız ve gençlerimizi bu duruma düşüren sebepler nelerdir? Böyle bir cevap verdi diye bir öğrencimize kızma hakkımız var mı? Kızılacaksa, kınanacaksa; bu çocuklarımız böyle düşündüren sebeplere, sisteme ve uygulamalara kızmak gerekir.

‘Beyin göçü’ meselesi elbette sadece bu günün meselesi değildir. Ancak idarecilerimiz, bu göçün tersine döndüğünü, yani başka ülkelerdeki başarılı isimlerin çalışmalar yapmak üzere Türkiye’ye geldiğini, ülkemizi tercih ettiğini dahi söylüyorlar. Çocuklarını ve gençlerini elinde tutamayan bir sistem, bir anlayış, bir uygulama ‘yabancı’ların Türkiye’ye gelmesini sağlayabilir mi?

Bir değil, bin defa düşünelim ve takkemizi önümüze koyalım: Bu anlayışla, bu uygulamalarla, insanları ve gençleri küstürerek ‘tersine beyin göçü’nü temin etmek mümkün değil. 

“Peki ne gerekir?” sorusu sorup cevabını da birlikte bulmalıyız. Daha doğrusu, dünyanın bildiği ve kabul ettiği cevapları biz de kabul etmeli ve bilinen çareleri uygulamalıyız. Türkiye’yi ilim ve irfanda cazip bir ülke haline getirmek istiyorsak; hak, hukuk ve adalet yolunu tercih etmek durumundayız. Daha fazla hak, ya da fazla hukuk ve daha fazla adaletle ülkemizi bütün dünyanın cazibe merkezi haline getirebiliriz.

Yanlışta ısrar edip, “Bizim yaptığımız doğrudur. Giden gitsin. Gidenler kabahatlidir” anlayışı devam ederse bugün lise yıllarına inen ‘beyin göçü’ ihtimali yarın ilkokul seviyesine kadar inebilir. Bir millet için  bundan daha feci ne olabilir ki?

Bayramlarda, seyranlarda, mitinglerde ve TV kanallarındaki hamaseti, boş övünmeyi bir yana bırakıp karşı karşıya olduğumuz gerçek dertlere çare bulalım vesselâm.

Okunma Sayısı: 2614
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-4

    24.4.2019 13:07:53

    "Adaleti tesisi etmek şart" başlıklı 21 Nisan tarihli yazınızda, Kamu Başdenetçisi'nin bir üniversitedeki konferansından bahisle "Türkiye artık dünyanın cazibe merkezi ve gözbebeği" dediğini nakletmiştiniz. Acaba öyle mi? Peki şu liseli genç niye "Alman vatandaşı" olmak istiyor dersiniz? Böyle ülke gerçeği ile örtüşmeyen, algıya dönük beyanlarla sorunlar ancak ötelenir, çözüm bulunmaz. Gerçekçi ve samimi olmak, sorunu çözmenin şartlarından biridir. Üstelik bu tür konuşma bilim yuvası bir üniversite yapılıyorsa. Türkiye beyin göçünün yanında ciddi anlamda iş gücü ve sermaye göçü de yaşamaktadır, bilmem ki farkında mıyız? O halde baştaki soruyu bir kez daha soralım: Ne yaptık da bu göçler oluyor? Hatayı hep başkalarında aramak kolaycılığından vazgeçmeliyiz. Gelecek bugünden hazırlanır. Bugünkü yanlışlarda ısrar edilirse, gelecek şimdiden kaybedilmiş ve karartılmış demektir. En büyük hata da demokrasi ve hukuktan vazgeçmektir.

  • Gündüz Alp-3

    24.4.2019 11:58:55

    Hele yine meydanlarda muhalefet liderinin ismini zikrederek sürekli "Bay Kemal..." denmesi, öfke ve nefretin bir şahıs üzerine yoğunlaşmasını netice verdi. Bediüzzaman'ın "şefkat kahramanı" diye tanımladığı bir kadın bile insaf ve vicdan sınırlarını aşarak, arabaya koca bir taşla saldırması ve "Evi yakın!" demesi insanlığı bile utandıracak vahşi bir davranıştı. Evet, bu insanlara ne yaptılar ki bu hale geldiler? Birisi eğitimi, çocuklarımızı ve onların geleceğini ilgilendirirken diğeri topyekun ülkeyi, milleti ve geleceğimizi ilgilendirmektedir. Biri diğerinden ayrılmayacak iki vahim olay. "Ya sev ya terket" zihniyeti ya da "kalan sağlar bizimdir" düşüncesi ancak istibdat ve tahakküm yönetimlerinde olur. Hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğü olan yerlerde böyle akıl ve mantık dışı şeyler görülmez. İşte demokrasi ve hukukun hakim olduğu ülkeler işte bunların olmadığı 3'ncü dünya ülkeleri. Görünen köy kılavuz ister mi?

  • Gündüz Alp-2

    24.4.2019 11:47:56

    Meselenin bir de ülkenin genelini ve geleceğini ilgilendiren yönü vardır ki, bu da önceki (eğitim ve çocuklar) kadar önemlidir. O da şu soruda ve sorgulamada gizlidir: Bu ülkede bu insanları bu kadar kısa sürede bu hale kim, nasıl getirdi? "Muhabbete muhabbet" duygularını yok edip "adavete muhabbet" duygularını "galeyana" getirdi? Pazar günkü linç girişimi ve saldırısı en başta iktidar cenahı olmak üzere tüm yöneticilere eylem ve söylem konusunda dikkat etmeleri gerektiğini bir kez daha gösterdi. Basit bir yerel seçim kampanyasını (yoksa 'hisseli harikalar kumpanyası' mı desem) "dost-düşman kuvvetler" savaşına çevirmenin gelecek adına ne kadar zararlı sonuçlar vereceğini gözlerimizle gördük. Yerel seçim kampanyası boyunca hem de meydanlarda binlerce kişinin önünde defalarca muhalif ve muarızlar için kullanılan hakaretamiz ifadeler ister istemez taraftar kitlelerde öfke, nefret ve kin biriktirdi.

  • Gündüz Alp

    24.4.2019 11:34:51

    Sayın Çakır, demek geleceğimiz olan çocuklara ve gençlere gelecek adına çok fazla ümit vermiyoruz ki, geleceklerini yabancı ülkelerde arıyorlar. Hürriyet ve adalet, demokrasi ve hukukun medeni ülkelerde. Biz de öyle olmanın yollarını aramamız gerekirken, içi boş sözlerle ve övünmelerle vakit geçiriyoruz. Başta PISA olmak üzere zaman zaman yayınlanan uluslar arası Rapor ve Endeks çalışmalarında başta demokrasi, hukuk, insan hakları, hürriyet, adalet, eğitim, insani gelişmişlik... gibi pek çok konuda yerimiz hep arka sıralar. Bu raporlar açıklandıkça her seferinde çocukça anlamsız tepkiler veriyoruz. Hamaset karın doyurmadığı gibi ülkeye de çağ atlatmıyor. Öncelikle şu boş övünmeyi ve yersiz tepki vermeyi terk ederek, geleceğin hür, medeni, demokrat Türkiye'si için neler yapmalıyız dünyadan güzel ve başarılı örneklere bakarak çareler aramalıyız. Konu acil ve önemlidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı