Ortadoğu’da ve dolayısıyla dünyada barış isteyenlerin en başta Filistin meselesini halletmesi, daha doğrusu İsrail zulmüne “dur” demesi gerekir.
Dünyaya hükmetme iddiasında olan ülkelerin meseleye bu pencereden bakmaması çözümsüzlüğü de beraberinde getirmiş durumda. Maalesef İsrail zulümde sınır tanımazken, dünya ülkeleri de haksızlık karşısında susma yarışına girmiş gibi görünüyor.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT) Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin’e hitaben yazdığı mektupta, İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’te yürüttüğü Yahudi yerleşim birimi inşa faaliyetlerine karşı siyasî ve ekonomik yaptırım uygulanmasını istemiş. Ureykat, İsrail’e karşı acil tedbirler alınmasının gerekliliğine vurgu yaptığı mektubunda, “Şiddetin bölgenin tamamına hâkim olmaması için bir an önce işgalci İsrail’e yaptırımlar uygulanmalı ve Filistin halkına uluslar arası koruma sağlanmalıdır” ifadelerini kullanmış.
Ureykat, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ün Yahudileştirilmesinde oynadığı role dikkati çekerek, “Trump yönetiminin, büyük İsrail’in kurulması için Filistin’deki apartheid rejimini (ırkçı, ayrımcı devlet) ve bu rejimin yerleşim yerleri inşa projesini güçlendirmeye yönelik çabaları bugün Mescid-i Aksa’nın eteklerinde temelleri atılan yeni Yahudi yerleşim projesinde ortaya çıkıyor” değerlendirmesinde de bulunmuş. (AA, 1 Temmuz 2019)
Amerika’yı idare edenler eskiden beri İsrail’in arzu ve isteklerini yerine getirme hususunda cömert davranmışlardır, ama şimdiki idareci Donald Trump gibi hevesli olanı pek duyulmamıştı. Trump’ın “Yüzyılın anlaşması” diye ilân ettiği anlaşmanın Filistin’in aleyhinde olduğu apaçık. Plan çok yönlü olarak tartışılsa da esasta Kudüs ve Filistinlilerin kutsal saydığı mekânların İsrail’in hâkimiyetinde olmasını teklif ediyor. Filistinliler bu anlaşmanın kendileri için faydalı olmadığını dünyaya ilân ettiler. Amerika ise elindeki imkânları kullanarak Filistin’i ve dünyayı bu anlaşmayı kabule zorluyor. Daha önceki ABD başkanları Filistin meselesinde daha dengeli bir politika uygulamaya çalışırken, şimdiki idareciler İsrail’i koruyan teklifleri masaya getirmenin peşinde. Amerika ve bütün dünya şunu kabul etmeli ki, İsrail işgalci olarak orada bulunuyor. İşgali ‘normal hal’ gibi kabul edip ona göre masaya oturmak Filistin’e, Ortadoğu’ya ve netice olarak dünyaya barış getirmez...
Yıllardan beri Filistin ve Kudüs konusu gündeme geldiğinde İsrail’in “Mescid-i Aksa’nın altını tünellerle oyduğu” haberleri duyulurdu. Böyle bir cinayete ihtimal vermeyenler de “Öyle şey olur mu? Mutlaka bir yanlış anlama vardır” diye düşünürdü. Oysa İsrail ‘akla gelmeyen şeyleri yapmak’la tanınıyor. Geçen gün ‘canlı yayın’la duyurulduğu üzere İsrail makamları Mescid-i Aksa’nın güneyindeki Silvan Mahallesi’nde bulunan ve Yahudi inancına göre kutsal sayılan ‘Silvan Havuzu’ndan Harem-i Şerif’in Burak Duvarı’na çıkan bir tünelin açılışını gerçekleştirdiler. Ve bu açılış törenine ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ile ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman da katılmıştı. Üst düzey Amerikalı yetkililerin bu törene katılması Filistin’e barış getirir mi? “Hakem” rolündeki bir ülkenin bu kadar taraf tutması ve İsrail zulmünü tasdik etmesi bölge barışına hizmet eder mi?
En başta İslâm ülkeleri olmak üzere hür dünyanın Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat’ın “İsrail’e yaptırımlar uygulanmalı ve Filistin halkına uluslar arası koruma sağlanmalıdır” çağrısı karşılık bulmalı vesselâm...