Kişiler hata yapabileceği gibi, kişilerden müteşekkil mahkemelerin hata yapması da mümkündür. Bu bakımdan pek çok mahkeme kararı eleştirilmiş ve eleştirilmeye de devam ediyor ve eder.
Ancak itiraz ve eleştiride de hakperestlik gerekir. Sırf hoşumuza gitmedi diye ‘doğru, haklı ve âdil’ kararları eleştirmek insafla bağdaşmaz. Maalesef bu konuda iyi bir imtihan vermiyoruz. Beklenmeyen kararlar çıktığında ‘âdil’ de olsa o kararlara itiraz edenler bulunuyor.
Anayasa Mahkemesi kararları da bilhassa idareciler nezdinde eleştiriliyor. Her defasında tekrar edildiği üzere Anayasa Mahkemesi de yanlış kararlar verir ve vermiştir. Meselâ geçmişte bir dönem başörtüsü konusunda verdiği kararlar gibi. Ancak bu kararlara itiraz edilmesine rağmen uygulanmış ve neticede bazı kanunlar değişerek kararlar da değişmiştir. Ayrıca, vatandaşların itirazları ile idareci ve siyasetçilerin itirazı da farklı neticeler doğurur ve öyle de olmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nde yapılan bir yemin töreninde, idareci ve siyasetçilere hitap eden Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, isabetli hatırlatmalarda bulunmuş.
Anayasa’nın ruhunu ve kimliğini oluşturan ortak değerlerin bulunduğuna dikkati çeken Zühtü Arslan, bu değerlerden birinin de İstiklâl Marşı olduğunu hatırlatıp şöyle demiş: “İstiklâl Marşı adı üstünde bir bağımsızlık manifestosudur. Bu manifestonun şiarı ise hiç kuşkusuz hürriyettir.”
Anayasa’nın temel amacının fertlerin doğuştan sahip olduğu hak ve hürriyetleri güvence altına almak olduğuna dikkat çeken Aslan, şöyle devam etmiş: “Öte yandan Anayasa’nın ve kanunun açık hükümleri karşısında idarî ve yargısal makamlar Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Bu mutlak yükümlülük esasen Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzeninin ve hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve buna bağlı olarak uygulanma zorunluluğu anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasının da bir güvencesidir. Bireysel başvuru kurumunun etkili olabilmesi verilen ihlâl kararlarının gecikmeksizin yerine getirilmesine bağlıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması Anayasa’yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir. Anayasanın anlamsız hale geldiği, bireylerin ve toplumun hukuka ve devlete olan güveninin sarsıldığı yerde ise bizleri bir arada tutan değerleri koruma imkânı kalmayacaktır.” (AA, 9 Şubat 2021)
Anayasanın ve kanunların anlamsız hale geldiği ya da getirildiği yerde “bizleri bir arada tutan değerleri koruma imkânı kalmayacaktır” hatırlatması yabana atılabilir mi? Ayrıca, İstiklâl Marşı’ndaki ‘hak, hukuk ve adalet’ tesbitlerinin hatırlatılması da isabetli olmuş. Özünde ‘hak, hukuk ve adalet’ taşıyan bir ‘şiir’in marş olarak kabul edilmiş olması da milletimiz için bir başka kazanç olsa gerek.
İsabetli hatırlatmalara kulak vermek de idareci ve siyasetçilerin işi olsa gerek...