"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kirliliğe resmî bakış

Faruk ÇAKIR
15 Temmuz 2021, Perşembe
Başta Marmara Denizi olmak üzere, denizlerdeki müsilaj derdinin sebepleri araştırılarak gerekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu toplanıp denizlerimizdeki kirliliğe çare aramış.

Daha önce de bu konuda değişik açıklamalar yapıldığı için genel kabul gören anlayışa göre denizlerimizin kirlenmesinde en başta idareci ve siyasetçiler sorumlu tutuluyor. Elbette denizleri doğrudan siyasetçiler kirletmiyor, ama bazen işlerini yapmayarak, bazen de yanlış kararlara imza atarak bu kirliliğe yol açmış oluyorlar. 

TBMM’de kurulan ilgili komisyonda sunum yapan Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, çevre meselesinin herkesin tartışması gereken bir konu olduğunu belirterek, “Siyasetçilerin, karar vericilerin, kanun yapıcılarının çok daha fazla konuşması, ama konu özelinde veya daha iyi şeyler yapılması noktasında tartışmaların yürümesine inandığımı ifade etmek istiyorum. Çünkü bu da yanlış anlaşılıyor, siyaset üstü olunca sanki siyasetçi bu konuyu konuşmayacak. Bence en çok onların konuşması ve bize yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum” demiş. (aa, 13 Temmuz 2021)

Esasında siyasetçilerin konuşması icraatlarıyla olmalı. Meselâ, “Denizlerimiz temiz olacak, olmalı” demek yerine, bu neticeyi doğuracak şekilde kararlara ve işlere imza atmak durumundadırlar. Kirli suları arıtmadan denize döken ya da buna engel olmayan siyasetçi ve idarecilerin ‘deniz sevgisi’ inandırıcı olabilir mi?

Müsilajı (deniz salyası) ‘kâbus’a benzeten Birpınar, “Denizlerimiz gerçekten alarm veriyor çünkü son raporlarda, 2050 yılında denizlerde balıklardan çok plastiğin olacağı söyleniyor, ama insanoğlunun kendisi maalesef, bunu yapıyor. Sadece denizlere atılan atıklardan bahsetmiyoruz, herhangi bir şekilde karaya attığınız yani yere attığınız bir çöpün yağmurlarla, yağışlarla veya bir dereye ulaşıp oradan tekrar denize gittiğini ve oraları kirlettiğini bilmemiz de gerekiyor” tesbitinde bulunmuş.

“Deniz salyası” ile sarsılmış olsak da, tedbir alınmadığı müddetçe sırada başka musîbetlerin olduğu da şöylece anlatılmış: “Genel olarak dünyada bir iklim değişikliği var, son 100 yılda 1,1 derecelik bir artış oldu, bunun denizlere yansıması daha da fazla olmaya başladı. Akdeniz son dönemde 2,5 derece kadar ısındı. Eğer bu ısınma devam ederse o zaman başka felâketlerin de geleceğini göreceğiz ki bunu balon balıklarıyla görmeye başladık.” 

Peki, denizlerimizi temiz tutmak yani tedbir almak çok mu zor? Eğer her şeye ‘para’ olarak bakmaz ve bazı imkânları ‘kirletmemek’ için harcamış olsak büyük bir ihtimalle bu felâketlerle karşılaşmayabiliriz. Önce kirletip sonra bu kirliliği ortadan kaldırmak için milyonlar harcamak yerine en başta tedbirlere sarılmak çok daha isabetli olmaz mı? Suyumuzu, toprağımızı, havamızı ve netice olarak denizlerimizi kirletmiş olmasak bu musîbetlerle karşı karşıya kalır mıydık?

İnsanoğlu yaratılan her şeyi ‘kardeş’ olarak görse pek çok problem ortadan kalkar vesselâm.

Okunma Sayısı: 1099
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı