Bayrağında bile ay ve yıldız olan Tunus’da geride bıraktığımız Pazar günü genel seçimler yapıldı. Seçimler sonunda, Nahda hareketinin muhalefete düşmesi ülkemizdeki bazı taraftarlarını üzmüş olsa da hareketin temsilcisi Raşid Gannuşi farklı düşünüyor.
Seçim sonuçları açıklanmadan önce kendisiyle yapılan bir görüşmede önemli tesbitlerde bulunan Gannuşi, daha önce iktidardan feragat etmelerini de şöyle açıklamış: “Biz hiçbir zaman kendi iktidar hırsımızı Tunus’un geleceğinden öncelikli görmedik.” (Habertürk, 28 Ekim 2014)
Temelde ‘siyasetten uzak durma’yı akla getiren görüşler beyan eden Raşid Gannuşi, Tunus’un ‘devrim’den sonra ilk defa seçime girmesini şöyle yorumlamış: “Biz öncelikle ülkede birliği sağladık, anayasayı yaptık, demokrasinin yerleşmesi için hakkımızdan fedakârlık edip iktidarı paylaştık. Özgürlük ve demokrasinin gelişmesi için çalışıyoruz. Devrim bunları yapmamızı sağladı. Birinci önceliğimiz devrimin kazanımları ve geçiş sürecinin tamamlanmasıdır.”
Tunus’ta resmî olmayan sonuçlara göre, Nida Tunus Partisi oyların yüzde 38.24’ünü, Nahda Partisi ise oyların yüzde 31.33’ünü almış. Bu neticeler belli olmadan önce Tunus ve Türkiye kıyaslaması konusundaki soruları da cevaplandıran Nahda lideri Gannuşi, 1 ay sonra yapılacak devlet başkanlığı seçimi için partilerinin neden aday göstermeyeceğini de şöyle izah etmiş: “Başkanlık seçimine girmeyeceğiz, biz aday çıkarmayacağız, ama dostumuz olacak bir adayın seçilmesi için de uğraşacağız. Biz hiçbir zaman kendi iktidar hırsımızı Tunus’un geleceğinden öncelikli görmedik. Daha demokrasinin başındayız. Normal bir demokraside yüzde 51 normal, ama geçiş dönemi yaşanan süreçte güçleri kuşatacak bir sürece ihtiyaç var. Bu sebeple böyle bir kararın daha hayırlı olduğuna inanıyoruz.”
Gannuşi, halk oyuyla iktidara geldikleri halde iktidarı bırakmalarını da şöyle açıklamış: “Karşımızda olanlar bizi gericilikle suçladı, kendilerine ‘İlerici’ dedi. Biz Tunus için ne fedakârlık gerekiyorsa onu yaptık ve bunu eyleme döktük. Halk oyuyla kazandığımız bir iktidarı Tunus demokrasisi zarar görmesin diye bırakabildik. Dengeler için iktidarı bıraktık. Mısır’dakine benzer bir durumun yaşanmasını engellemek için bıraktık.”
İlim ve Kültür Derneği’nin geçen yıl hazırladığı “Orta Doğu’da İslâmcı Siyaset: Değişim Sürecinde Müslüman Kardeşler ve Nahda” adlı rapordaki bir tesbit de çok dikkat çekici: “Nahda Hareketi, Tunus’taki rejimin demokratik ögeler kazanması gerektiğini daima savunmuştur. Bu bakımdan Tunus’taki hareket, Arap dünyasındaki diğer başta İslâmî hareketlerle kıyaslandığında, demokratik prensipleri savunma konusunda onlara öncülük etmiştir. Hareketin lideri Raşid Gannuşi de yakın dönem İslâmcı düşünür ve aktivistleri arasında demokrasi ve özgür çok partili seçim sisteminin önde gelen savunucularındandır. Gannuşi’ye göre Arap dünyasında yaygın olan otoriter ve baskıcı rejimler, İslâm dünyasının siyasal ve toplumsal gelişiminin önündeki en büyük engellerdir. Bu bağlamda ‘Putperestlikten sonra İslâmın en büyük düşmanı despotizmdir’ diyerek otoriter rejimlerin İslâm dünyasına ne kadar zarar verdiğini vurgulamıştır.”
(http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1065664-tunusta-islami-uyanis-ve-nahda-tecrubesi)
Temennimiz bütün İslâm ülkelerinin gerçek anlamda hürriyetlerine kavuşmasıdır. Bunun bir yolu da; despotizm ve istidada, nereden gelirse gelsin itiraz etmektir vesselâm...