Yaşanan bazı hadiseler umutsuzluk yaysa da, esasta ‘ümitvar’ olmayı icap ettiren değerlendirmeler de yapılıyor. Türkiye’yi idare edenler keyfi hareket ettikçe millet ekseriyeti bu keyfiliği itiraz ediyor. Bu itirazlar devam ettiği müddetçe yanlışların kalıcı olması da mümkün değil.
Uluslararası ilişkiler konusundan uzman olan Prof. Dr. Murat Somer, ‘hal ve gidiş’i yorumlarken Türkiye’de toplumun otoriterleşmeye teslim olmadığına dikkat çekmiş.
Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer, “Türkiye’nin benzer ‘otoriterleşme süreçlerini yaşamış olan ülkelerden’ ayrıştığı nokta toplumun büyük kesiminin havlu atmaması, teslim olmamasıdır. Sivil toplumda, medyada hem insanlar doğruları söylemeye, iktidarı eleştirmeye devam ediyorlar, hem de seçimlere katılmaya, sandığa gitmeye, siyasal örgütlenme yapmaya devam ediyorlar” tespitinde bulunmuş.
Esasında iktidarı destekleyenler de, idarecilerin yanlışlarına itiraz etmesi icap eder. Çünkü yanlış işler, idareci ve siyasetçilerin de menfaatine olan işler değil. Bugün için bekli bu yanlışlar onlara menfaat sağlıyor olabilir, ancak uzun dönemde hem millet hem de devlet bur ‘yanlış’lardan zarar görür.
Prof. Dr. Murat Somer’in şu yorumu da mühim: “Muhaliflik de artık kalıcı bir hal, hayat tarzı olmaya başlıyor. Oysa bizim şunu söylememiz lazım: Bu durumdan artık çıkmalıyız, hiçbir toplum buna uzun süre dayanamaz. Hangi söylemle, hangi siyasi ittifakla, siyasal stratejiyle bir demokrasiye geçebiliriz? Türkiye demokrasiye geçme mücadelesi veriyor, şu anda Anayasa’ya uyulmuyor ve bunu engelleyecek kurumlar paralize olmuş durumda, o zaman bizim demokrasiye geçmek için bir siyasal değişime ihtiyacımız var.” (Konuşan: Ruhat Mengi, Sözcü g., 23 Mart 2022)
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler öğretim üyesi bir akademisyenin ‘Şu anda Anayasa’ya uyulmuyor’ demesi ve bu tespitin ‘gayet normalmiş gibi’ karşılanması Türkiye’nin içinde bulunduğu esas sıkıntıyı göstermiş olmuyor mu? Böyle bir iddiayı bir siyasetçi dile getirmiş olsa, ‘mahaliftir, o sebeple böyle konuşuyor’ diyenler çıkabilirdi. Peki, işin uzmanı bir ismin bu tespiti duymazdan gelinebilir mi? Anayasaya uyulmayan bir yerde başka işlerin tertipli ve düzenli olması beklenebilir mi?
İçinde bulunduğumuz ‘bu durum’dan kurtulmak hem milletin hem de devletin menfaatinedir. Anayasaya uyulmayan bir idarenin doğru işler yapması eşyanın tabiatına aykırı olur. Bu bakımdan “Bu durumdan artık çıkmalıyız” çağrısı önemlidir.
En nihayet kim yaparsa yapsın ‘yanlış işler’e milletçe itiraz etmeli ve “ben yaptım oldu” anlayışı son bulmalı vesselam...