"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kara delikler ve kara kabir

Halil AKGÜNLER
18 Aralık 2016, Pazar 15:30
Cenâb-ı Hak şu koca kâinat içinde yüzlerce, binlerce âlemler yaratmış.

İç içe girmiş bu âlemlerin hayat şartları ve özellikleri birbirinden farklıdır. Şehadet âlemi, âhiret âlemi, ruhlar âlemi, misal âlemi, hayal âlemi gibi geniş mahiyette âlemler bulunduğu gibi; dünya gibi başlı başına bir âlem olan şu yaşadığımız hayat içinde bile farklı âlemler vardır. Denizler bir âlem, hava bir âlem, toprak altı ayrı bir âlem mahiyetindedir. Dünya yüzünde yaşayan canlıları bile birer âlem olarak tasvir etmek mümkün. İnsan âlemi, hayvanlar âlemi, bitkiler âlemi gibi...

Bütün bu âlemlerin hayat tarzları, özellikleri farklı olsa da tam olarak birbirinden tecrit edilmemiştir. Gerçi her âlemin bir sınırı, bir çizgisi, kendine ait farklı boyutları vardır, ancak bu âlemler arasında geliş, gidişler ve geçişler vardır. Nasıl ki insanlar çeşitli âletler kullanarak denizler altına dalabildikleri gibi, dünya sınırlarını aşıp uzaya da çıkabiliyorlar. Aynen öyle de; cesedini ruhuna tabi kılmayı başaran bazı evliyalar dünya âleminden âhiret âlemlerine ve misâl âlemi ile ruhlar âlemine geçiş yapabilmektedirler. Bazen de ruhlar âleminden dünya âlemine misafir olarak gelen hayat sahipleri var. Hz. Cebrail Aleyhisselâmın Dıhye suretinde gözükmesi gibi.

İşte her insan da bu hayatı sona erdiği zaman âhiret âlemine geçiş yapacaktır. Ahiret âleminin ilk durağı olan ve berzah âlemi olarak tanımlanan kabir âlemine intikal edecektir. Bu geçiş ve intikal elbette ki bir kapıdan olacaktır. İşte biz bu kapıya kabir diyoruz. Kabir aslında bir kapı anlamına gelir. Çünkü âlemler arasındaki geçişler bir kapı vesilesi ile gerçekleşir. Âlemler arasında böyle geçiş noktaları ve geçiş kapıları vardır.

Meselâ anne karnı bir âlem mahiyetindedir. Dünya da farklı bir âlem. Anne karnında farklı bir hayat şartına sahip olan çocuk dokuz ay on gün sonra anne karnı gibi farklı ve dar bir mekândan dünya gibi geniş ve ferah bir mekâna geçiş yapacaktır. Biz bunu dünyaya doğum olarak tanımlıyoruz. Bu doğum aynı zamanda anne karnındaki hayattan bir ayrılma ve âdeta anne karnındaki hayata göre bir ölüm mânâsına gelir. İşte bu dünyaya geçiş dar ve sıkıntılı bir tünelden olacaktır. O malûm tünel bir kapı hükmündedir ve anne karnı ve dünya gibi iki farklı âlemin geçiş noktasıdır. Ve bu tünel mutlaka ki kolay bir tünel değildir. Her çocuk bu tünelden geçerken sıkıntı çeker, bir basınca uğrar, daralır, adeta bir kabir mahiyetinde olan bu tünel çocuğu sıkar, kemiklerini bir birine yapıştırır, daraltır. İşte bu yüzden her bebek bağırarak dünyaya gelir.

Hayat şartları birbirine yakın olan iki âlemin arasındaki kapı bu kadar dar ve sıkıntılı olur ise, elbette ki hayat şartları çok daha farklı olan âhiret âlemi ile dünya âlemi arasındaki kapı da bir o kadar dar ve sıkıntılı olacaktır. İşte bu iki âlemin geçiş kapısı da kabir diye tanımlanan ölüm kapısıdır. Dikkat edilir ise dünyanın fizikî görünümü anne karnına benzer. Anne karnını büyütseniz dünyaya benzeyeceği gibi, dünyayı da küçültseniz anne karnına benzer. İşte ölüm de dünya karnı gibi dar bir mekândan ahiret gibi geniş bir mekâna geçiş süreci anlamı taşır. Ölüm ve kabir bir kapıdır. İster istemez herkes bu kapıdan geçecektir. Ancak bu kapı tünel şeklinde olan bir kapıdır. Aynı anne karnından doğduğumuz tünel gibi. İşte bu tünelin uzunluğu ve kısalığı, darlığı ve genişliği insandan insana değişir. Bazı insanlar vardır ki kısa bir süre içinde ve az bir sıkıntı ile bu dar tünelden berzah âlemine geçiş yaparlar. Bazıları için ise bu tünel alabildiğine uzar ve darlaşır. Adeta bir ejderha karnı gibi acı ve yıpratıcı olur. Bir kara delik çukuru gibi “dipsiz bir kuyu” mahiyetine bürünür. Bilindiği üzere kâinatta kara delik denilen ve bütün enerjiyi yutan bazı noktalar tesbit edilmiştir. Kara delikler yıldız ve galaksilerin ölüm çukuru diye tarif edilir. Bazı bilim adamları kara delikleri dipsiz bir kuyu olarak tanımlamışlardır.

İşte mezar da insanın kara deliği mahiyetindedir. Zaten kabirlere kara kabir denmesinin bir sırrı da budur. Nasıl ki kara delikler bir tünel mahiyetinde ölüm çukurlarıdır ve diğer âlemlere birer geçiş kapısı ve geçiş noktası mahiyetindedir. Aynen onun gibi kara kabir olan insanî kara delikler de berzah âlemlerine bir geçiş noktasıdır. Bu geçiş noktasındaki tünelin en dar yeri ise 10-35 santimetredir. Bu mesafe o kadar dar bir mesafedir ki insan anlamakta zorlanıyor. İşte insan ölüm yolu ile böyle dar bir aralıktaki tünelden berzah âlemine geçiş yapacaktır. Ve bu geçiş elbette ki hiç de kolay olmayacaktır. “Kabir sıkıntısı, kabrin sıkması” gibi kabir âlemlerine ait bazı haberlere bir de bu açıdan bakılırsa zihni ve fikri doyurucu çok güzel izahlar ortaya çıkabilir.

Zaten Nurların muhtelif yerlerinde ifade etmeye çalıştığımız konularla ilgili bir çok açıklama mevcuttur. Misali ve sembolik ifadeler ile bu konular izah edilmiştir. Bu sebeple bu tür meseleler izah edilirken öncelikle Nurlara müracaat etmek ve bir miktar da fen ilimleri konusunda destek almak gerekiyor.

Bu konuda yazılacak elbette daha çok mesele var, ancak konuyu uzatmadan Nurlarda geçen iki anekdotu nazarlara sunarak yazımıza son veriyoruz.

“Kabir var; hiç kimse inkâr edemez. Herkes, ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda, üç yoldan başka yol yok. 

Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. 

İkinci yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalâlette gidenlere, bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrit içinde bir haps-i münferit, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği; ve inandığı gibi hareket etmediği için, öyle muamele görecek. 

Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalâlet için, bir idam-ı ebedî kapısı, yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek”.

“Ve o ejderha ağzı bahçe kapısına inkılâb etmesi ise işarettir ki, kabir, ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve nisyan içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha batnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğu halde, ehl-i Kur’ân ve iman için, zindan-ı dünyadan bostan-ı bekàya ve meydan-ı imtihandan ravza-i cinâna ve zahmet-i hayattan rahmet-i Rahmân’a açılan bir kapıdır”.1

Konuyla benzer haber ve makaleler:

17 milyar Güneş kütlesindeki karadelikle bir sene ibadet etmiş gibi olabilirsiniz!

Kainattan Halıkımızı sormaya devam ediyoruz...

Zerrelerden yıldızlara kadar san'atla ve hikmetle yaratılan ve her sayfasında ve her satırında nice hikmetler gözlemlenen, yaratılış ağacının meyvesi olan insanlığın istifadesine yönelik olarak bünyesinde nice kolaylıklar derc edilen Kainat Kitabı'nı keşfetmeye, tanımaya insanlık olarak devam ediyoruz ve bu vesileyle, hakikatli ve nurlu bir Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinde de dikkat çekilen 'eserden san'atkara geçmek' prensibiyle kainatı ve içindeki mevcudatı, Kainat Kitabı'nın Sahibine götüren bir güzide eser şeklinde okuyoruz ve tefekkür ediyoruz ve bu çerçevedeki bütün gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/17-milyar-gunes-kutlesindeki-karadelikle-bir-sene-ibadet-etmis-gibi-olabilirsiniz_392554

'Her biri, birer yörüngede akar, durur" Merkür'ün Güneş'in önünden geçişi...

9 Mayıs Pazartesi günü Merkür kendisine belirlenen yörüge doğrultusunda Güneş'in önünden geçti.

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/her-biri-birer-yorungede-akar-durur-merkur-un-gunes-in-onunden-gecisi_396284

Kur‘ân 1400 yıl önden gidiyor

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/kur-an-1400-yil-onden-gidiyor_417406

'Süper Ay' görenleri hayran bıraktı

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/super-ay-gorenleri-hayran-birakti_415640

Tefekkürün faziletleri

Risale-i Nur, baştan sona bütün satırlarında tefekkürü ibadet haline getirmiş; “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır.”6 Hadisinin feyiz ve bereketine mazhar olmuş bir tefekkür ummanıdır.

“Âyet, Hadis ve Risale-i Nur’a göre tefekkürün önemi nedir?”

Konuyla ilgili son derece önemli makalenin devamını okumak için tıklayınız:   

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/tefekkurun-faziletleri_216654

Batının Matematik Hocası Müslümanlar

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/batinin-matematik-hocasi-muslumanlar_418059

Dünyaca ünlü bilim insanı Prof. Dr. Sezgin: Benim hayatımın sırrı budur

Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Sezgin'e çok sayıda önemli ödül ve nişan ile taltif edildi. Dünyanın yazma eserlere sahip bütün kütüphanelerinde 400 bin ciltten fazla eseri inceleyen Fuat Sezgin, 29 dil biliyor.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/dunyaca-unlu-bilim-insani-prof-dr-sezgin-benim-hayatimin-sirri-budur_413072

Bilimlerin temeli İslamî bilimlerdir

Dünyaca ünlü araştırmacımız Prof. Dr. Fuat Sezgin, üniversite yıllarında hocası olan Alman oryantalist Hellmut Ritter’in, “Bilimlerin temeli İslâm bilimlerine dayanır” sözüyle şu anda içinde bulunduğu alana yöneldiğini anlattı.

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/bilimlerin-temeli-islami-bilimlerdir_149987

Bir robot da 'mühendis'siz olmaz...

Bilimsel gelişmelere, teknolojik yeniliklere öncülük eden her bilim insanı, her kurum ve kuruluş bilerek veya bilmeyerek aşağıda zikredilen külli hakikatlerin gereklerini yerine getirmektedirler:

"İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir." (Kur'an-ı Hakim, Necm Suresi, 53/39)

''Hikmet ve ilim Mü'minin kaybolmuş malıdır, onu nerede bulursa hemen alsın.'' (Hadis-i Şerif)

''İlim Çin’de de olsa alınız.'' (Hadis-i şerif)

''Çalışınız, kendinizi bırakmayınız. çünkü herkes ne iş için yaratılmısa, o iş kendisine kolay hale getirilir.'' (Hadis-i Şerif)

''Çünkü samimî bir ihlâs, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.'' 

((HAŞİYE: Evet, "Men talebe ve cedde, vecede" bir düstur-u hakikattir. Külliyeti geniş ve genişliği mesleğimize de şâmil olabilir.))  -Bediüzzaman Said Nursi-

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/bir-robot-da-muhendis-siz-olmaz_386827

 

DNA kitabımız en çok Kur'ân'a benziyor

DNA kitabımız, Kur'an-ı Kerim'den başka bu dünyada hiçbir kitaba benzemiyor!

Ömrümün üçte biri laboratuvarda genetik çalışmalarla geçti; bu süreçte bilimsel keşifler teknolojiyle birlikte hızla arttı...

2000 yılının başında 3 milyar harflik insan DNA diziliminin okunması tamamlandığında 'Genom'umuzun aslında bir kitap gibi hücrelerimizin içerisine dürüldüğünü tasavvur ediyorduk...

Zaman geçtikçe bu düşüncemizde yanıldığımızı görmeye başladık. Zira DNA Kitabımız, yapısı, işlevi ve tefsiri bakımından dünyadaki hiçbir "insan yazması" kitaba benzemiyor. Başka bir deyişle hiçbir insan, DNA Kitabımız gibi bir dizilimi bir araya getiremeyecek, buna bir genetik bilimci olarak iman ediyorum! (Bunun izahı çok uzun...)

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/dna-kitabimiz-en-cok-kur-an-a-benziyor_411049

Etiketler: kainat kitabı
Okunma Sayısı: 8642
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı