"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sebat ve sadakat imtihanı

Halil AKGÜNLER
19 Ağustos 2013, Pazartesi
Mü’min insanların en büyük imtihanlarından birisi de sabır, sebat ve sadakat imtihanıdır. Hikmet-i İlâhî, “Ben inandım ve Müslüman oldum” diyenlerin iman derecelerini ölçmek, İslâm’a olan bağlılıklarını test etmek ve ileride vereceği büyük nimetlere zemin hazırlamak üzere çoğu kez sıkı bir sebat ve sadakat imtihanından geçirir.
Tarihte bir çok misal vardır:
Bedir Savaşı olmuş ve Müslümanlar galip gelmiştir. Bu zafer coşkusunu yaşamadan Uhud harbi önlerine çıkar. Bu savaş tam bir sebat ve sadakat imtihanıdır. Hatta Peygamberimiz (asm) tepeye yerleştirdiği elli kadar okçuya sıkı sıkı tembih eder: “Ben size haber vermedikçe her ne surette olursa olsun asla yerinizi terk etmeyeceksiniz” der.
Ancak savaşın Müslümanlar lehine geliştiğini ve ordunun galip geldiğini zanneden okçuların büyük bir kısmı yerini terk eder. Arkadan dolanan müşrik ordusu da İslâm ordusunun mağlûp olmasına vesile olurlar. Hatta Resul-i Ekrem (asm) yaralanır ve Hz. Hamza (ra) şehit olur. Bir ölçüde okçuların emri dinlemeyip yerlerini terk etmeleri, yani sebat ve sadakatin terk edilmesi mağlûbiyete sebep olur.
Hendek Savaşı ise tam bir sabır, sebat ve sadakat imtihanıdır. Müslümanlar günlerce aç susuz hendek başında müdafaa savaşı yaparak Resul-i Ekrem’e (asm) tam bir itaatle müthiş bir sebat ve sadakat misali gösterirler ve ordu galip gelir.
Sadakat imtihanlarının hiç kuşkusuz en önemli misallerinden birisi de Hudeybiye Antlaşmasıdır. Orada akıl ve fikirleri tam olarak anlamasa da Resulullah’a (asm) öyle bir sadakatle itaat ederler ki Sahabeler, bu sabır ve sebatları onlara kısa bir süre sonra Mekke’nin Fethinin kapılarını açar.
İşte bu sıkı ve ağır sebat, sabır ve sadakat imtihanını geçenler hem dünyada, hem de uhrada büyük nimetlere nail olurlar. İslâmiyet, daha çok değil, Hz. Ömer (ra) zamanında neredeyse üç kıt’aya yayılır.
Sebat ve sadakat imtihanlarının en mühimlerinden birisi de Talut ve Calut hikâyesidir.
Kıssa, Bakara Sûresinde şöyle anlatılır:
“246- Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerine baksana! Hani peygamberlerinden birine: ‘Bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaşalım.’ dediler. O: ‘Ya üzerinize farz edilir de savaşmamazlık ederseniz?’ dedi. Onlar: ‘Neden Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan ayrı bırakıldık’ dediler. Bunun üzerine savaş, kendilerine farz kılındığı zaman, pek azı dışındakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir.
247- Peygamberleri onlara: ‘İşte Allah, size hükümdar olarak Talut’u gönderdi’ demişti. Onlar: ‘O nasıl bize hükümdar olabilir ki? Halbuki biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız. O, malca da bir bolluk verilmiş biri değil’ dediler. Peygamber: ‘Onu, Allah size hükümdar seçmiş, bilgi ve fizikçe arttırmıştır, hem Allah, hükümdarlığı dilediğine verir. Allah geniş mülk sahibi, her şeyi bilendir’ dedi.
248- Peygamberleri onlara: ‘Haberiniz olsun, onun hükümdarlığının alâmeti, içinde sizlere Rabbinden bir rahatlık ve Musa ile Harun ailesinin bıraktıklarından bir kısmı bulunan bir sandığın gelmesi olacaktır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanan kişilerseniz, elbette size bunda kesin bir delil vardır’ demişti.
249- Talut ordusuyla hareket ettiği zaman: ‘Allah sizi bir ırmakla deneyecek, kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa işte o, bendendir, ancak eliyle bir avuç alanlara izin var’ dedi. Derken oraya varır varmaz pek azı hariç hepsi ondan içtiler. Talut ve beraberinde iman edenler ırmağı geçtiler. O zaman da: ‘Bizim bugün Calut ve ordusuyla savaşacak gücümüz yok’ dediler. Allah’a ulaşacaklarına inananlar: ‘Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle sayıca çok bir topluluğu yenmiştir. Allah sabırlılarla beraberdir.’ dediler.
250- Calut ve ordusuna karşı meydana çıktıklarında şöyle dediler: ‘Ey bizleri yetiştiren Rabbimiz, üzerimize sabır dök, ayaklarımıza sebat ve dayanıklılık ver ve bizi bu kâfirler topluluğuna karşı zafere ulaştır.’
251- Böylece Allah’ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut’u öldürdü, Allah kendisine hükümdarlık ve peygamberlik verdi ve ona dilediği şeyleri öğretti. Allah’ın insanları birbirleriyle önlemesi olmasaydı yeryüzü mutlaka bozulup gitmişti. Fakat Allah’ın bütün akıl sahibi varlıklara karşı bir iyiliği vardır.“
Talut’un ordusunun su ile imtihanı tam bir sadakat ve sebat imtihanıdır. Ordunun çok azı o sudan içmez, çoğu içer ve sadakat imtihanını kaybeder. Suyu içmeden geçenlerin sayısının üç yüzden biraz fazla olduğu yine rivayetlerde vardır. İşte bu çok az ordu Calut’un sayıca çok üstün olan ordusunu mağlûp eder. Sonradan kendisine peygamberlik verilecek olan Davud da (as) Calut’u öldürür. Ve bundan sonra İsrailoğullarına büyük bir saltanat verilir. Demek ki büyük nimetler çok büyük sabır, sebat ve sadakat imtihanları sonrasında geliyor.
Peygamberimizin (asm) “Mehdi’nin yardımcılarının sayısı Talut ile nehri geçenlerin sayısı kadardır” mealinde bir hadisi var. Bu hadiste Mehdi ile Talut arasında mücadele tarzı açısından mühim bir bağ kurulmuş.
Demek ki Mehdinin Süfyan ile mücadelesi, Talut’un Calut ile mücadelesine benziyor ki böyle bir münasebet tesis edilmiş. Hatta hadislerde Mehdiye tabi olan İsa Aleyhisselâmın Deccal’ı öldürmesi Davud Aleyhisselâm ile bir benzerlik gösteriyor. Zira her iki peygamber de o ordunun içinde peygamberlik sıfatı ile değil, bir nefer olarak görev yapıyorlar. Her iki peygamber de ordu kumandanına itaat ederek tam bir sadakat ve sebat misali sergiliyorlar. İşte bu kıssalardan alınması gereken en büyük ders tam bir sadakat ve sebatla ordu kumandanına itaat etmektir.
Bu işaretlerden anlaşılıyor ki Mehdinin ordusu da çok çetin bir sebat ve sadakat imtihanından geçirilecektir. Talut hikâyesindeki “su ve nehir” tabiri aynı zamanda hayat ve nimet olarak da yorumlanmıştır. Dünyevî nimetler ve dünyevî yaşama isteği bir imtihan vesilesi olabilir. Başka sebepler de imtihana vesile olabilir.
Ancak her ne olursa olsun Talut kıssası Mehdinin ordusunun da sıkı bir imtihana tabi tutulacağını gösteriyor. Hatta “Mehdi’nin yardımcılarının sayısı Talut ile nehri geçenler kadardır” ifadesi imtihanın üç yüz küsur sadakatli insan kalıncaya kadar devam edeceğine işaret ediyor da olabilir.
Okunma Sayısı: 2642
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı