“Din ile bilim çelişirse, hangisini seçersiniz?”
Bu soru başlı başına büyük bir yanlışı barındırır.
Zira insan, iki hakikatten birini terk etmeye zorlanamaz. Eğer çelişiyorsa, ya bilim yanlış okunmuştur ya da din yanlış anlaşılmıştır.
İslâm, “Oku!” emriyle başlamıştır. Bu, hakikatin peşinden gitmenin davetidir.
Bilim ise, o hakikate ulaşmanın yollarından biridir.
Bilimin gözleme dayalı çalışmaları, aslında hakikati beslemeli; ortaya çıkmasına yardımcı olmalıdır.
Böyle olunca, din ile bilim bir birini tasdik eder. Bilimsiz bir din nasıl eksikse, dinsiz ilim de köksüz ağaca benzer.
Bilim, marifetullah'a açılan kapıların en büyükleri arasında yer alır. Çünkü yaratılmışı doğru okumak, Yaratan’ı tanımaya kapı açar. Oradan muhabbetullaha geçilir.
Maalesef çağımızın en büyük yanılgısı, aksini idrak edemedikleri her teoriyi kesin gerçek gibi kabullenmektir. Oysa ispatlanmamış her teori, sadece bir varsayımdan ibarettir. Evrim teorisi, kuantum çoklu evren teorisi gibi.
Varsayımları mutlak gerçek gibi kabul etmek, hakikatin önüne perde çekmektir. Zaten varsayım kelimesinin doğrusu, faraziye demektir. Yani olduğu farz edilen, düşünülen anlamındadır. Bunu ilim kabul etmek, düşüncenin değil; ezberin, alışkanlığın ve kör inancın ürünüdür.
Uzun yıllar Newton’un yerçekimi kanunu, sarsılmaz bir hakikat gibi okutuldu.
Ancak bilim ilerledikçe anlaşıldı ki; mesele sadece “yerin çekmesi” değil, kütlelerin birbirine uyguladığı çekim kuvvetiydi. Bilgi derinleşti, eski doğru geçerliliğini yitirdi.
Bu da gösterdi ki, bilimin kesin olarak doğru kabul ettiği konularda dahi hata yapma ihtimali mevcuttur.
Mesele bilimin kendisi değil, bakış açısıdır.
Bir dağa iki cepheden bakan iki kişi farklı manzaralar görür; bu, ikisinin de aynı dağa baktığının çelişkili olduğunu değil, bakanların sınırlı görüşünü gösterir. Gördüğünü gerçek gibi dikta etmek ve dini gerçeğin dışında bırakmaya çalışmak hatadır. Bilimi dinden ayırmak, hakikati parçalamaktır
“Din mi bilim mi?” sorusu, aslında insanı yanlış bir tercihe zorlar. Asıl sorulması gereken şudur:
Hakikati neyle, kimin rehberliğinde ve hangi niyetle arıyorum?
Bilim bir anahtardır. Doğru kullanıldığında hakikatın kapılarını açar. Marifetullah’a götürür.
Başlıktaki sualin en doğru cevabını Bediüzzaman Hazretleri vermiştir: "Vicdanın ziyâsı, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizâcıyla hakikat tecellî eder."1
Kısacası din ile bilim biri birinin rakibi veya alternatifi değil, ikisi beraber hakikatin tecelli etmesini sağlar.
Dipnot:
1- Münazarat