Anlamak mümkün değil... Bakıyorsunuz bir dönem devlet bazı şahısları, hatta bazı cemaatleri öne çıkarıyor, övgüler yağdırıyor, devletin bütün kapılarını açıyor, makam ve mevkileri dağıtıyor...
Gizli değil; açıktan bu iltimasları yaptıktan sonra ne oldu ise bir bakıyorsunuz yüz seksen derece bir dönüşle bir zamanlar övgüler dizerek göklere çıkardıkları bu şahıslara, guruplara verdikleri maddî manevî destekleri kesmekle kalmayıp, toptan bunların vatan haini ilân ediyorlar.
“Ne istediler de vermedik?” itiraflarıyla uzunca bir dönemde devletin bütün kapılarını ardına kadar açarak istedikleri bütün maddî imkânları onlara verenler sanki ülkeyi yönetenler değil de sıradan vatandaşlar gibi birdenbire; “Maalesef aldanmışız.. Bunlar çok tehlikeli. Allah ve milletimiz bizi af etsin” diyorlar.
Yıllarca açıktan destek vererek övgüler dizdikleri bir yapının sonradan tehlikeli illegal bir örgüt olduğunu fark edemeyecek kadar bizi idare edenler gerçekten aldatılmaya müsait saf insanlar mıydı?
İster saflık veya aldanma, ister bilemediğimiz başka hesap ve projeler olsun bir acı gerçek var ki her iki ihtimal de sonuçta ülkemiz için bedeli pek ağır olan 15 Temmuz gibi kanlı bir hain darbeyi getirdi.
Siyaset arenasında da doksanlı yıllarda yapılan seçimler öncesinde merhum Erbakan’ın ve partisinin başına da yukarıda bir örneğini verdiğimiz benzeri bir seneryonun uygulandığını, daha doğrusu bir tuzağın kurulduğunu görüyoruz.
Gerçekten o seçimde Refah Partisi tek başına değil de birinci parti çıkınca Erbakan’ın başbakanlığında Doğru Yol Partisi’yle ortaklaşa olarak iktidara geldiler. Sonrasında yaşananları o günleri yaşayanlar iyi hatırlarlar. Avını bekleyen avcılar gibi devletin içindeki zinde güçler hemen harekete geçtiler. Dört yandan yaptıkları salvo ve saldırılarla 28 Şubatta yaptıkları postmodern bir darbe ile alaşağı etmekle kalmadılar. O güne kadar demokrasi, maddî manevî sahada elde edilen bütün kazanımları ve değerleri de o darbeci zihniyet getirdikleri keyfi yasaklarla gasp ettiler maalesef.
O dönem Erbakan, iktidara geldikten sonra o karanlık güç odaklarının saldırılarını görünce iktidara gelmesi için destekte bulunan malûm çevrelerin kendilerine tuzak kurduklarını anladı ve “iktidar olduk, ama maalesef muktedir olamadık” itirafında bulundu. Her zaman olduğu gibi aldananlara ve aldatanlara bir şey olmadı; olan ülkemize ve millete oldu maalesef.
İktidarı döneminde Ecevit’in devletin içinde varlığını sürdüren “kontrgerilla” diye bir gizli yapının olduğunu ve yine Mesut Yımaz’ın da Başbakanlığı dönemindeki bir Karadeniz ziyareti sırasında; “artık devlet de vatandaşına tuzak kurmaktan vazgeçmelidir..” şeklindeki itiraflarını başta devlet yetkililerinin ve herkesin dikkate almasında fayda var.
Mevcut iktidarın da hem kendileri için daha da önemlisi ülkemizin geleceği için öteden beri güya devletin selâmeti gerekçesiyle devlet adına bazı gayr-ı kanunî gizli ve şaibeli işlerle iştigal ederek devlet yetkililerini zora sokan, neticede tamiri mümkün olmayan tahribatlara sebep olan bu illegal yapılara prim vermeden gerekli tedbirleri almalarını temenni ediyoruz.