Ne mutlu sana ki elli ikinci yaşına giriyorsun... Arkadaşlığımız 1975 yılında başlamıştı...
O günden bugüne hiçbir zaman vefasızlık yapmadın... Ve hiçbir zaman da yolda koymadın... Hep Risale-i Nur’daki ulvî hakikatları sundun... Nur Talebelerin naşir-i efkârı ve Nurlar’ın medyadaki dili oldun...
Toplumumuza o kadar şeyler kazandırdın ki hangi birini sayayayım:
- Korkmadan ve yılmadan her zaman ve her mekânda şeairi savundun....
- Kur’ân’ın bir emri olan meşveretten hiç ayrılmadın...
- Hakkın hatırını hep âli tuttun ve hiçbir hatıra feda etmedin...
- Toplumumuzu Ortadoğu bataklığına götürmek isteyen akımlara karşı koydun...
- Dinin siyasete alet edilemeyeceğini gösterdin...
- İslâmın ulvî hürriyet anlayışının asla küfür rejimi olmadığını ve bir Asr-ı Saadet modeli olduğunu anlattın...
- Masonların ve işbirlikçisi olan Süfyanizmin kirli oyunlarını hep sen deşifre ettin...
- Zulmün her türlüsüne karşı koyarak, zulme taraftar olunamayacağını ortaya koydun...
- İhtilâllere ve ürünlerine direndin...
- Irkçılığa dayanan bütün milliyetçilik anlayışlarına prim vermedin...
- Her türlü yıkıcı ve ifsat edici fikirlerle mücadele ettin...
- Asayişi bozucu bütün hareketlerin hep karşısında oldun...
- Her vesileyle ittihad-ı İslâmı gösterdin...
- Batıya bakışı Birinci ve İkinci Avrupa diyerek dünyaya nasıl bakacağımızı sen öğrettin...
- Hep adalet-i mahzayı gösterdin...
- Ortadoğu’nun ateşe atılmasının Arap Baharı olmadığını da yine sen söyledin...
Velhasıl Yeni Asya’m sen, topluma rota ve pusula oldun...
Kemiyeti değil, keyfiyeti esas tuttun... Vagon olmayı değil, lokomotif olmayı tercih ettin.
Bu gün milletimiz az da olsa istikametli hareket edebiliyorsa bu senin o büyük katkılarındandır...
Bu kadar çok meyvelerin varken elbette içten ve dıştan taş atanlarında çok olacaktır...
Ama unutma ki sen inayet altındasın... Daha nice yıllara kavuşmak üzere önün açık ve ömrün uzun olsun. Amin.