"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsani ve İslami incelik: Nezaket

Hüseyin Şahinoğlu
22 Temmuz 2020, Çarşamba 00:04
Beş elemanı olan bir büroda çalışıyordu.

Mesai arkadaşlarının hepsi olgun, saygılı kimselerdi. Üç ay sonra burada çalışmaya başlayalı iki yıl olacaktı. Bu zaman zarfında kimseden kaba bir davranış görmemiş, kimsenin saygısızlığına şahit olmamıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse kendisi de kimseye en küçük bir olumsuz tutum sergilememişti. Sabahleyin herkes birbirine iyi dileklerde bulunarak işe başlanır, karşılıklı aynı saygı ve olgunluk içinde öğle yemeği yenir, akşam yine iyi dileklerle iş yerinden ayrılırlardı. Fakat yan masada çalışan bir arkadaşı vardı ki onun nezaketine hayranlık duyardı. Konuşurken sesine ayrı bir sempatiklik katar, yüzünde mutlaka samimî bir tebessüm bulunur, hal ve hareketleriyle zarifliğin fotoğrafını çizerdi. 

Öğrendiğine göre Erkan Bey asil bir ailede yetişmiş ve iyi bir eğitim almıştı. Ama nice asil bir aileden gelen veya iyi bir eğitim kurumundan mezun olmuş tanıdıkları vardı, zariflik ve nezakette yolda kalan. Sami Bey, bir gün konu geldiğinde, sormadan edemedi, bu nezaketi nasıl kazandığına ilişkin. Erkan Bey yarı mahcup bir eda ile henüz yeterince nazik olmayı başaramadığını, ama bu çaba içinde olmaya çalıştığını, çünkü herkese çok değer verdiğini ve bütün çabasını “iyi bir insan olmaya” odaklandırdığını ifade etti.

Sami Bey’e göre Erkan iyi bir insan olmayı gayet iyi başarıyordu. Nezaket ve erdem onun yalnızca dilinde ve yüzünde değil, gönlünde idi. Onun hafta sonları sivil toplum kurumlarında nasıl görev yaptığını, fakir ve yetimlere nasıl yardım ettiğini dolaylı olarak öğrenmişti.

Evet, nazik olmak, zarif davranmak çok önemli bir insanî erdem. Bunun zıddı olarak kaba-saba davranmak, kırıcı olmak ya da insana değer vermemek insaniyetimize aykırı bir tutumdur. Başkasının eşyasını izinsiz kullanan, muhatabına özensiz kelimelerle konuşan, basit hatalar karşısında öfke kontrolü yapmayan insanların nezaketli olduğundan bahsedebilir miyiz? 

Aslında hepimiz kibar ve nazik olan kimseleri sever; katı, kaba ve kırıcı olan insanlardan uzak kalmak isteriz. Çünkü yaratılış özelliğimizdir bu! Yaratılışımız itibariyle biz nazik ve zarif olmaya elverişli bir donanımla dünyaya getiriliyoruz. 

Sonraki dönemlerde bu erdemimizi korumaz, akıl ve gönlümüzle değil de “behimî duy- gularımızla” davranırsak bu özelliğimizi maalesef zaman içinde yitirip gidiyoruz!

İşte “büyük insaniyet” demek olan İslâm, bizi yaratılışımıza uygun bir eğitime tabi tutuyor, insanî özelliklerimizin gelişmesine ve yeşermesine vesile oluyor. Resul-i Ekrem’in (asm) insanlar arasındaki ilişkilerine baktığımızda bunu bütün boyutlarıyla fark edebiliyoruz. Rabbimiz Kur’ân’da, “(Ey peygamber), sen Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et…” (Âl-i İmran 3/159) şeklindeki âyetiyle hem onun insanlara nasıl yumuşak ve nezaketli davrandığını ifade ediyor hem de bizleri böyle bir eğitime dâvet ediyor.

Tebliği ve sünnetiyle bize rehberlik yapan Resul-i Ekrem’in (asm) nezaketine dair birçok örnekten birkaçına işaret edebiliriz: 

Enes b. Malik’in anlattığına göre Hz. Peygamber (asm) bir adama rastlayıp konuştuğunda, adam dönüp gidinceye kadar yüzünü ondan çevirmezdi. Birisiyle tokalaştığında tokalaştığı kişi elini çekinceye kadar da elini adamın elinden çekmezdi. (İbn Mâce, “Edeb”, 21) Sahabilerden Abdullah b. Haris, “Ben insanlarla karşılaştığında, onlara Resulullah’tan (asm) daha çok tebessüm eden birisini görmedim” (Tirmizi, “Menakıb”, 21) diyor. Başka bir sahabi, “Allah Resulü (asm) katı kalpli ve kaba bir kimse değildi. Çarşı ve pazarda bağırıp çağırmaz, kötülüğe karşı asla kötülükle karşılık vermez, affedici olurdu” şeklinde gözlemini aktarıyor. (Buhari, “Edeb”, 68) Resulullah (asm) insanları iyilik yapanlara karşı teşekkür etmeye özendirir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 211), bir meclise gittiğinde kendisine ayrıcalık yapılmasına izin vermez, boş bulduğu yere oturur, başkalarına da “herhangi biriniz oturmak için bir başkasını yerinden kaldırmasın” diyerek tembihte bulunurdu (Müslim, “Selâm”, 29). Yine O (asm), kimselere karşı kırıcı ve gerçek dışı şaka yapmaz, insanlara şaka yaparken de doğru ve gerçekçi olmalarını söylerdi (Ebu Davud, “Edeb”, 80), 

Âyetlerde de açıkça yasaklandığı üzere kimseyi çekiştirmez, kimsenin gıybetini yapmaz, yanında kimsenin başkasının gıybetini yapmasına izin vermez, su-i zanda bulunmaz, kimseyi kötü lâkapla çağırmaz, kimseyi incitmezdi. Sözün özü O (asm), nezaket adına ne kadar prensip varsa, bunlara sonuna kadar uyar, insanları da bunlara uymaya teşvik ederdi.

Görüldüğü gibi yaratılışımızda bulunan insanî bir değerimiz olan “nezaket” İslâmiyette, hem âyetlerin irşadı hem de onları hayatında yaşayan Resulullah’ın (asm) örnekliğinde geliştiriliyor, pekiştiriliyor! 

Müjdeler olsun Resulullah’ın (asm) sünnetine yapışarak insaniyetin zirvesine çıkmaya çalışan kutlu insanlara!

Okunma Sayısı: 1670
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı