"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çözüm parlamenter sistemde

İlimdar Kaya
29 Kasım 2021, Pazartesi
Ülkedeki durumu anlamak için gelişmeleri takip eder, sürekli verilere bakarız.

Araştırma ve inceleme yapan kurumların yayınladığı raporlara baktığımızda ülkenin ekonomik durumunun çok kötü olduğunu; varlıklı kesimin gelirleri artarken, yoksulluğun derinleştiğini görüyoruz. Ülkemizde durum böyleyken devlet yetkililerine göre Türkiye’de açlık, yoksulluk yok, ülke gül gülistantanlık. İktidarın attığı nutuklardan bunu anlıyoruz. Bir şey yok demekle yok olmuyor, ancak insan kendisini kandırabiliyor, yani gözünü kapayan yalnız kendisine gece yapar. Ama gerçekler bütün çıplaklığı ile ortada. 

Maalesef olan bize, kıt kanaat geçinen ülkenin fakir fukara insanına oluyor. Ciddî kuruluşların yayınladığı raporlara göre yoksulluğu yaşayanların sayısı maalesef 18 milyona dayanmış durumda, yani yaklaşık ülke nüfusunun beşe biri yoksul. 

Ekonomide bu kötüleşmenin sebebi yanlışta ısrar ve kötü yönetimden kaynaklanıyor. Bugün ülkede bulunan birçok değerli ekonomist ülkeyi yönetenlere “yapmayın, etmeyin, başka Türkiye yok” şeklinde feryat ederek yalvarıyorlar, ama ülkeyi yönetenler bu sesleri duymuyor.   

Bunlardan birisi de bir tvde, ekonomi ile ilgili bir programda konuşan rahmetli Süleyman Demirel hükümetlerinin Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarı İlhan Kesicidir. Ülkenin ekonomik durumunu bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Bu konuşma adeta bir ekonomi manifestosuydu, geceye damgasını vurdu. Bu programda ekonomi yönetimi açısından nelerin yanlış yapıldığını ve bu kaostan nasıl çıkılacağını bir bir ortaya koydu. Allah’a şükürler olsun ki bu ülkede işi bilen ve olayların üstünün örtülerek milletin gözünden kaçırılmasını önleyen İlhan Bey gibi değerli ekonomistlerimiz var. 

Bu yetenekleri ortaya çıkartarak, bu insanların yetişmesine imkân veren değerli devlet adamı rahmetli Süleyman Demirel’i de unutmamak, rahmet ve hürmetle anmak gerekir.

Peki, şu an da yaşadığımız duruma nasıl geldik, öncelikle bunu ortaya koymak gerekir. Bunun birinci sebebi her şeye karar veren tek adam rejimi başkanlık sistemidir. 

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi referandum bildirgesinde insanın hoşuna giden birçok vaadin yanında “Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlayacak, uygulanacak kararlı politikalar ile enflasyon yeniden tek haneye indirilecek” deniyordu. Bu gerçekleşmediği gibi, fiyat istikrarı da sağlanamadı. Bu gün hayat pahalılığı had safhada, enflasyon tek haneli rakamlardan çift haneli rakamlara çıktı. Kredi faizleri düşmedi, yükseldi. Döviz hiçbir dönemde olmayacak şekilde arttı. “Türkiye ekonomisi uçacak, dünyanın en iyi ekonomilerinden biri olacak, enflasyonun, faizin, kurun beli kırılacak” vaadiyle getirilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, yani başkanlık sistemi, denildiği gibi enflasyon, hayat pahalılığı, faiz ve dövizdeki artışı durduramadı. O kadar vaadin güzelliği kâğıt üzerinde kaldı, milletin yaralarına çözüm olmadı. Bugün ülke entübe olmuş durumda. 

Bu ülkenin bir insanı olarak gönlümüzden geçen arzu Türk Lirasının değer kaybetmemesi ve döviz fiyatlarının artarak ülke insanının zarar etmemesidir. Bunun sonucunda da ekonomimize karşı bir güvensizliğin oluşmamasıdır. Ama gel gör ki toplumda ekonomiye güven konusunda bir sıkıntı var, bu husus ekonomistlerce açıkça ifade ediliyor. İnsanlarda endişe, kaygı ve korku hâkim. Çünkü dövizde belirsizlik var, insanlar önlerini göremedikleri için karar almakta sıkıntı çekiyor. Doların yarın ne olacağı tahmin edilemiyor. Elinde birkaç kuruş olan herkes hemen döviz almaya koşuyor. İş adamı kaybetme endişe ve kaygısından dolayı yatırım yerine elindeki Türk Lirasını dövize dönüştürerek bekliyor. Normal vatandaşın parası da döviz olarak yastık altına gidiyor. Bu sebeple ülkedeki rezervin % 57’sinin döviz cinsinden olması bunu doğruluyor. 

Türk Lirasından kaçarak dövize yönelmenin sebebi de güvenin yerini endişe ve korkunun almasıdır. Güvensizliğin sebebi açıkça orta yerde duruyor. Bu güven bunalımına ülkeyi yönetenler sebep oluyor. İki yılda dört Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesi, gece yarısı görevden almalar ile Merkez Bankasına müdahale edilmesi yerli ve yabancı yatırımcıyı ister istemez endişelendiriyor. Bu durumdan ülke çok büyük zarar görüyor. 

Çözüm parlamenter sistemde. Şu anki ekonomik krizden çıkış yolu başkanlık sisteminden vaz geçilerek tekrar parlamenter sisteme geçilmesi, bütün kuralları ile işleyen güçlü demokrasi, güçlü meclis ve güçlü hükümeti meyve verir.  

Devletin kurum ve kurullarının liyakati esas alması ise yerli, yabancı yatırımcıda ekonomiye gerekli güveni tesis eder. Yastık altındaki döviz ile işverenin dövize dönüştürdüğü TL yatırıma dönüşür. 

Ülke ekonomisi ancak bu şekil düzlüğe çıkarılabilir. Yol yakınken yanlıştan dönülmesi, ülkeyi ve toplumun her kesimini rahatlatır. 

Okunma Sayısı: 934
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ali fergana

    29.11.2021 18:34:24

    Devletin dini adalettir anlayışının hakim olduğu, herkesin, her ihalenin denetlenebilir olduğu, kararların istişareyle alındığı şeffaf bir sistem. Bunun adına ister parlamenter deyin, ister başkanlık, isterse yarı başkanlık farketmez.

  • H.ibrahim Karahan

    29.11.2021 05:54:30

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı