Geçtiğimiz 13 Haziran’da, beş sene arayla aynı gün vefat eden iki çok önemli ve tarihî şahsiyeti rahmet dualarıyla yad ettik.
Biri, 1992’de rahmet-i Rahman’a kavuşan Bekir Berk. Bediüzzaman’ın, Nur Talebelerinin ve Yeni Asya’nın unutulmaz avukatı ve Mustafa N. Polat’tan sonraki başyazarımız.
Bizzat Üstadın vekâlet verdiği bu kahraman hukukçu, Üstadın vefatından sonra kendisini Nur davalarına adadı. Türkiye’nin neresinde bir dava varsa, kar-kış demeden, en zorlu engelleri aşarak yetişti ve müthiş savunmalarıyla hep beraat almayı başardı.
Kürsüdeki hâkim ve savcıları da derinden etkileyen heybet ve belâgatıyla ün salmıştı.
71 muhtırasından sonra Balıkesir’de bir Nur sohbetinde gözaltına alınıp, İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi’nde o da yargılanmıştı.
Sonra Yeni Asya’da sağlam bir muhakemeye dayanan vurucu başyazıları yayınlandı.
Şartların gitmek zorunda bıraktığı Arabistan’dan, 1989 sonunda tedavi için döndü.
Havaalanında heyecanla karşılayanlar arasında biz de vardık. Sonra hastanede ziyaret edip Köprü için mülâkat yapma isteğimizi ilettik. Evvelce yaptırdığı manidar bir konuşmanın kaydını verdi. Deşifre edip Köprü’ye “Zafer bizimdir” manşetiyle kapak yaptık.
3 Ocak darbesinden önceki son Köprü’ye.
Cemil Meriç’e gelince. Adını ve onunla devam eden özel temasları 1977 güzünde üniversite tahsili için İstanbul’a geldiğimde Muhsin Demirel’in anlattıklarından öğrendim.
Demirel’in yanı sıra Necmeddin Şahiner, Mehmet Paksu, Rüştü Onduk gibi arkadaşlar da “Cemil Hoca”ya gidip risale okuyorlardı.
Çok okumaktan gözlerini kaybeden Meriç, bir kültür ve tefekkür deryası olarak, ömrünün son demlerinde tanıdığı Risale-i Nur için muhteşem üslûbuyla çarpıcı tesbitler yapıyor ve hepimizi heyecanlandırıyordu.
“Said Nursî Deccallere meydan okuyan imanın remzi. Cesarete susayan insanımız, an’anevî irfanının bu pervasız temsilcisinden, asırlardır aradığı ihlâsı, feragati, bir dava uğruna nefsini feda etme celâdetini de buldu. Kitapları tahkikî imanın kalesi” gibi.
Önceki yıl rahmet-i Rahman’a kavuşan ünlü sosyolog Prof. Dr. Şerif Mardin’in ilgi ve dikkatini Bediüzzaman’a çeviren ve o eserin yazılmasına vesile olan da Cemil Meriç’ti.
Hepsini tekrar rahmetle yad ediyoruz.