Siyasî iktidarın hükümet dışı ortağınca konjonktürel ihtiyaçlarla lokal ve sınırlı bir çerçevede ortaya atılan infaz indirimi talebi farklı gerekçelerle kabul görmeyip askıya alınmıştı ki, büyüyen koronavirüs tehdidinin cezaevi kapılarına da dayanması üzerine konuyu tekrar gündeme alma zarureti doğdu.
Ama hariç tutulması istenen suç kategorilerinin fazlalığı cezaevlerindeki aşırı doluluğu olabildiğince hafifletme hedefini imkânsızlaştırınca, istisnaları azaltıp kapsamı genişletme mecburiyeti hasıl oldu.
Bu da infaz indirimlerindeki genişletmenin genel affa dönüşmesi gibi, benzerleri evvelce de defaatle yaşanmış bir neticeyi tekrar doğuracak gibi görünüyor.
1974’te Yeni Asya’nın ısrarla karşı çıktığı ve uyardığı “anarşistlerin affı” ve yakın dönemdeki “Rahşan Ecevit” affı gibi.
Olay genel af boyutuna taşındığı takdirde, suç kategorilerini ayırıp “Şunlar affedilsin, şunlar edilmesin” gibi bir tasnife gidilmesi eşitlik ilkesinin ihlali gibi bir sonuca yol açıyor ve buna meydan veren bir düzenleme AYM’den illâ ki dönüyor.
Şimdi girilen süreç de benzer işaretler veriyor. Sınırlı ve kısıtlı bir infaz indirimi diye başlatılan girişimin kapsamı mecburen genişledikçe iş genel affa dönüşüyor.
Hele yıllardır seslendirilip de bir beklenti oluşturulan, ama sonuçlandırıl(a)mayan böyle kritik bir konunun getirildiği nokta, “Cin lambadan çıktı, artık geri dönülmesi mümkün olamaz” sözüyle ifade ediliyor.
Bu yüzden, infaz indirimi adıyla bir kez daha gündeme taşınan bu meselenin, şimdiye kadarki eski ezberler bir kenara bırakılarak, hukuk, vicdan ve halihazırdaki sosyal gerçekler ekseninde âdil ve makul bir sonuca bağlanması gerekiyor.
Burada özellikle “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası” iddialarıyla yapılan problemli yargılamalarda verilen tartışmalı mahkûmiyet kararlarının ve bunlara dayandırılan infazların mutlaka masaya yatırılması icab ediyor.
Bunları hariç tutarak çıkarılacak bir düzenlemenin ülkede biriken ve bilhassa AB ile ilişkilerimizi de zora sokan gerilimi daha da tırmandıracağının kesinlikle gözardı edilmemesi büyük önem taşıyor.
Sağduyu ve vicdanın gerekleri adına.