Cumhur İttifakı, devlet ve iktidar gücü başta olmak üzere elindeki bütün imkânları ve tek taraflı propaganda mekanizmasını dibine kadar kullanmasına rağmen halkın desteğini kaybetmeye ve erimeye devam ediyor.
Bunu durdurmak ve karşısında demokratik bir alternatif olarak gelişmeyi sürdüren Millet İttifakına yönelişin önünü kesmek için başvurduğu yol ise, ittifakın içine fitne sokmak, bileşenlerini birbirine düşürmek, ittifak mensubu partilerdeki bireysel yanlışları kullanarak genel bir algı oluşturmaya çalışmak.
En zayıf halka olarak gördüğü HDP’den başlayıp, bu partiyi terörize ve kriminalize etmek; seçilmiş yöneticilerini, ardı arkası gelmeyen kayyım operasyonları ile devredışı bırakmak; eşbaşkanları hakkındaki AİHM kararını da hiçe sayıp hukuku çiğnemeyi sürdürmek.
Bu partinin halen Mecliste grubunun bulunduğu; HDP’li vekillerin tek adam rejimiyle alabildiğine kısıtlanmış bir zeminde de olsa yasama ve denetim çalışmaları yaptıkları; HDP grup başkanının, sırası gelince Meclis oturumlarını yönettiği gerçeklerini örterek...
Ve kendisinin çözüm sürecinde bu partiyle olan sıkı fıkılığını ve seçim dönemlerinde bu parti tabanından oy almak için sergilediği ikiyüzlü manipülasyonları “unutturarak...”
Bir başka taktik, CHP’deki sıkıntıları kaşıyıp tahrik etmek; Muharrem İnce gibi isimleri kullanarak partiyi bölmek ve kimi partililerin eski CHP refleksleriyle verdiği bazı yanlış mesajlar üzerinden partiyi yıpratmaya çalışmak.
İç sıkıntıları tahrik ederek zaafa düşürme taktiğinin işletildiği bir diğer adres İYİ Parti.
İttifakın diğer mensupları da boş bırakılmıyor. Son günlerde DP ve SP için üretilen spekülasyonlar bunun yeni örnekleri. DP’nin Diyarbakır Annelerini ziyaret etmesi ittifaktan kopma işareti olarak çarpıtılırken, SP’de Erbakan’ın oğluna kurdurulan partiyle sonuç alınamayınca Asiltürk üzerinden bir süredir yapılmakta olan girişimler ev ziyaretiyle daha ileri bir aşamaya taşındı; ama iki partiden de yapılan açıklamalar bu çabaları boşa çıkardı.
Ve düne kadar iktidar medyasında esamesi bile okunmayan bu partilerin birden “kıymete binmesi” ironik bir manevra ve yeni bir samimiyetsizlik örneği olarak kayıtlara geçti.
Sarayın DSP ve HÜDA-PAR “açılım”ları da.
Bütün bunlar, iktidar cenahındaki çaresizliğin ulaştığı boyutu gösterirken, muhalefetin hata yapma lüksü olmadığını da tekrar hatırlatıyor.