12 yıl önce başlayan ve şimdiki Cumhurbaşkanının o zaman Başbakan sıfatıyla “Millet adına savcısıyım” diyecek kadar sahiplendiği Ergenekon davası 235 beraat kararıyla sonuçlandı.
Ergenekon davasını en baştan sakatlayan ve mağduriyetlere yol açan en önemli sebeplerden biri soruşturma ve yargı süreçlerindeki âdil yargılanma hakkı ihlâlleriydi.
Süreç boyunca Kuddusi Okkır, Ali Tatar, Kâşif Kozinoğlu gibi isimlerin dahil olduğu 18 kişi içeride veya dışarıda vefat etti. 12 yıl sonra verilen kararın onlar için bir anlamı yok.
Peki, delil yetersizliği gerekçesiyle verilen beraatle, dava konusu karanlık yapı ve ilişkiler temize çıkmış oldu mu, o da tartışılır.
Sonuçta, söz konusu hukuk ihlâlleri hem “darbecilerle hesaplaşma” iddiasını boşa ve şaibeli yapıları “temiz”e çıkardı, hem de yol açtığı mağduriyetlerle hukuka gölge düşürdü.
Yerine rövanş mantığıyla ikame edilip nice masumun hayatını karartan malûm davaların da çoğu karara bağlandı ve sonuca yaklaşıldı, ama nihaî netice bakalım ne olacak?
Biz meş’um 15 Temmuz kalkışması için başından itibaren ısrarla hep şunu tekrarladık:
250 insanımızın şehit olmasına sebebiyet veren bu kanlı fitneyi tezgâhlayanlar, uygulayanlar, alet olanlar... kimlerse sağlam delillerle tesbit edilip en ağır cezalar verilsin.
Ancak bu olay fırsat bilinip iş kurunun yanında yaşı da yakacak bir cadı avına dönüştürülmesin ve masumların canı yakılmasın.
Herşey hukuk içinde yürüsün.
Ama maalesef içinden geçtiğimiz süreçte de bu çağrılara itibar edilmediği için, artarak devam eden vahim ihlâller yeni ve çok daha ağır ve yaygın mağduriyetlere sebep oluyor.
Bu kısır döngüden artık çıkmalıyız.
Gündemdeki yargı paketlerinin birinci önceliği bunu sağlamak olsun. Yargı üzerindeki derin baskılar kalksın. Hukuk kendine gelsin. Adalet tecellî etsin ve hak yerini bulsun.
Konuyu bağlarken son bir notumuz var:
Biz Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde de “Hukuk herkese lâzım, adaletten şaşılmasın” diyorduk, şimdi de aynı şeyi söylüyoruz.
Ama o zaman bize “Ergenekoncu” diyenler şimdi çok daha farklı ve başka havalarda.
Âkif’in deyişiyle “Edepten yok payesi; bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi” olunca, “normal!” deyip geçelim.