Geçen seneki Kurban Bayramı arefesinde, bayramı burukluk ve ümidin iç içe geçtiği bir psikoloji içinde karşıladığımızı yazmıştık.
Burukluğun sebebi OHAL kaynaklı mağduriyetlerin hâlâ devam ediyor olması, ümidin kaynağı ise 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçlarının siyasî havayı değiştirmesiydi.
Aradan bir yıl geçti.
Mağduriyetlerde değişen birşey yok. Yargıdan zaman zaman normale ve hukuka dönüş ümidi uyandıran kararlar sâdır oluyor; ama bunların çoğu “Ba’de harabi’l-Basra...” Yani çok geç...
15-20 Temmuz anaforunda bir şekilde “radar”a yakalanmış olanlar, haklarında verilen “standart” ceza sürelerini bitirmeden bırakılmıyor.
Gerçi müebbete mahkûm edilen 14 er için Yargıtay’ın verdiği beraat kararı gibi gelişmeler de olmuyor değil, ama bunlar yaşatılan mağduriyetleri ne ölçüde telafi edebilir?
Ve benzer durumdaki diğer masumlar ne olacak?
Bu halin devamı iktidar partisini de çatlattı. Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği, teşkilât yöneticiliği yapmış bir hayli isim yolunu ayırarak ayrı partiler kurdu.
Sonuçta, bilhassa yargı alanında üçüncü ortak Perinçek’in politikalarını uygulayan cumhur ittifakının tabanı erimeye başladı. Öyle ki, ikisi birlikte yüzde 40’lara geriledi.
Ayasofya’nın ibadete açılmasında, muhtemelen bu erimeyi durdurmak için dindar seçmenin desteğini konsolide etme hesabı da var.
Eğer öyle ise, tutup tutmayacağını birlikte göreceğiz.
Ayasofya’nın açılmasından elbette ki memnunuz, ama işin arkasında böyle bir hesap varsa bunu tasvip etmemiz asla mümkün değil.
Ayasofya açılışının içeride ve dışarıda biriken olumsuzlukları, hukuksuzlukları, mağduriyetleri örtmek için kullanılmasını da...
Bu noktada, iktidardan kopan kitlelerdeki arayışa cevap verecek sağlıklı bir alternatifin oluşturulabilmesi de son derece önemli bir konu.
Bu sene, etki, yansıma ve sonuçları Ramazan Bayramından sonra Kurban Bayramına da uzanan korona salgını ile de sınanıyoruz.
Bütün insanlığın günlük hayatını derinden etkileyip köklü değişikliklere yol açan bu küresel afetin kader boyutuna bakan hikmetlerini hep birlikte okumaya ve gereken ibret derslerini çıkarmaya gayret ettik. Bu gayreti sürdürmemiz ve daha önemlisi, çıkardığımız derslerin gereğini hayata geçirmemiz şart.