Tek adam rejimiyle her alanda daha da kötüye giden Türkiye’nin, içine sürüklendiği bu son derece sıkıntılı durumdan çıkabilmesi için demokrasi, adalet, hukuk, sağduyu ve vicdan ekseninde samimi bir güçbirliğinin en kısa zamanda hayata geçirilmesi icab ediyor.
Bu noktada, birkaç ay öncesine kadar hiç gündemde olmayıp lafı bile edilmeyen erken seçimin ciddi şekilde konuşulmaya başlanması çok önemli ve kayda değer gelişmelerden biri.
Bu talebin toplumda yankı bulması ve erken seçim isteyenlerin hızla artıyor olması da.
Dip dalganın bu şekilde geliyor olmasını örtmek, perdelemek ve ötelemek için yapılan onca saptırma ve manipülasyonlara rağmen...
Varlığını ve devamını tek adam rejimine bağlayan iktidar blokunun iç ve dış dayanaklarının hızla çöktüğü bu süreçte derin mahfiller “Bu fırsat bir daha ele geçmez” telaşıyla son atraksiyonlarını gerçekleştirme peşinde.
STK’lara kayyım darbesi son örneği.
Buna karşı muhalefetin yekvücut halde ortaya koyduğu ortak tavır, önümüzdeki zorlu süreç boyunca daha da tahkim edilerek sürdürülmesi gereken güçlü bir dayanışma ve kenetlenmenin vesilesi ve başlangıcı olmalı.
Bu tavır, son günlerde öne çıkan “çıplak arama” skandalına karşı da gelişiyor; ki öyle de olmalı. Nitekim bu konuda senelerdir devam ettiği anlaşılan sorumsuz, keyfî ve ahlâksız uygulamaların deşifre olması üzerine iktidar cenahının verdiği öfkeli, çelişkili ve şaşkın tepkiler, yeni bir bocalamanın işareti.
Muhalefet toplu halde üzerine gittiği takdirde hem bu hukuksuzluğun sonunu getirir, hem de iktidardaki çözülmeyi hızlandırır.
Bu süreçte çok önemli ve hayatî hususlardan biri, muhalefetin böylesine hırslı, insafsız, tahammülsüz ve agresif bir iktidar zihniyeti karşısında hata yapma lüksünün olmadığı.
Hele milletin hassas olduğu konularda.
Meselâ geçtiğimiz günlerde İBB’nin tertiplediği Şeb-i Arus programında Türkçe Kur’an okunması olacak şey değildi. Mevlevî geleneğinde de yeri bulunmayan bu tuhaf uygulama, eski CHP’nin dayatmalarını tedai ettirdi.
Her ne kadar İmamoğlu’nun açıklamaları işi bir ölçüde toparladı ise de, bu olayın meydana getirdiği tahribatın telafisi için çok daha güçlü vurgulara ihtiyaç var. Daha önce Türkçe ezan talebine karşı gösterilen kararlı duruş gibi.
Millete güven, o kararlı duruşla verilir.