Oysa o hadiseyle ilgili soru işaretleri hâlâ cevabını bulmuş değil. Dahası soruşturma ilerledikçe yeni sorular gündeme geliyor.

Bombacı kadının olay yerinden ayrılırken cepheden çekilen fotoları için “Hiçbir güvenlik kamerası bu görüntüyü veremez” denilince, “Bir turist çekmiş” açıklaması yapıldı.

Ama bu cevap kimi tatmin etti, tartışılır.

Bir diğer istifham, kadınla aynı karede yer alan diğer iki kadının İsrail askerleri olması.

Nasıl oluyor da yan yana geliyorlar?

Böyle bir eylemi yaptıktan sonra gittiği evinde bu kadar kolay şekilde yakalanan kadının “Ağabeyim ÖSO komutanı” demesi ve eyleme YPG tarafından tehdit edilip zorlandığını söylemesi de ayrı bir istifham konusu. 

Kaldığı evin semt sakinleri “Bir yıldır buradaydı” derken, İçişleri Bakanının, “Kobani’nin verdiği talimatla Afrin’den geldi” demesi de.

O Afrin ki, Türkiye ve ÖSO kontrolünde...

“Olayda IŞİD ihtimali var” diyenler ayrı.

Bu ve daha birçok sualin cevabı bilinmezken, Kuzey Irak’ı da katarak yapılan hava harekâtlarının sebebi gerçekten Taksim bombası mı; yoksa başka sebepler de var mı?

Bu sualin cevabını da şu anda bilmiyoruz.

Ama bombardımanlara misilleme olarak Kuzey Suriye’den Öncüpınar ve Karkamış’a yapılan füze ve roket saldırıları, yeni bir çatışma dalgasının tetiklendiğini gösteriyor. Erdoğan’ın kara harekâtından söz etmesi de.

Görünen o ki, seçim sürecinde bir kez daha terör kartı açılıyor ve onunla bağlantılı olarak “terörle mücadele” gerekçesiyle ülke yeniden operasyon ortamına götürülüyor.

Şimdiye kadar Suriye operasyonlarına yeşil ışık yakmayan ve geçit vermeyen ABD, Rusya ve AB gibi bölgeyle çok yakından ilgili aktörler yine “itidal” çağrısı yapıyorlar.

İktidarın bu çağrılara ne cevap vereceğini, kara harekâtından vaz mı geçeceğini, yoksa seçime ayarlı sınırlı ve kontrollü bir operasyonla mı yola devam edeceğini göreceğiz.

Muhalefetin ve milletin çok dikkatli olması gereken kritik bir durumla karşı karşıyayız.

Terörü de, terörle mücadeleyi de, askeri de seçime alet etme hesabına izin verilmemeli.