74 yıl önce 1950’de 14 Mayıs günü yapılan seçim 27 senelik tek parti ve tek adam rejimine son vermiş ve DP’yi iktidar yaparak Türkiye’de yeni bir dönemi başlatmıştı.
Geçen yılki 14 Mayıs seçimleri ise ne yazık ki OHAL ortamında yapılan 2017 referandumuyla hortlatılan tek adam rejiminin devamını netice verdi.
Ama aradan bir yıl geçmeden, tek adam rejiminin her alanda ürettiği ve giderek kronikleşen krizlerle iyice bunalan toplum 31 Mart seçiminden çıkan sonuçla rahat bir nefes aldı. Sonrasındaki sürecin nasıl şekilleneceği ise henüz netleşmiş değil.
Yerel seçimden çıkan sonucun genel siyasete nasıl yansıyacağı, bilhassa muhalefetin izleyeceği stratejiye ve göstereceği performansa bağlı.
Seçimden birinci çıkmasını, temelini Kılıçdaroğlu’nun attığı ve yoğun emek verdiği Millet İttifakı ortak paydasına büyük ölçüde uygun politikalar uygulamasına borçlu olan anamuhalefet partisinin yeni Genel Başkanı, seçim sonrası Erdoğan ve Bahçeli’yi ziyaret ederek görüşmeler yaptı.
Bu görüşmelerde neler konuşulduğunun katılanlar tarafından açıklanmaması ise zihinlerde soru işaretlerine ve istifhamlara sebep oldu.
İktidarın “yumuşama,” anamuhalefetin “normalleşme” olarak nitelediği süreçte tek adam rejiminin 1 Mayıs tutuklamaları, İstanbul’da 14-15 yaşındaki liseli kızların “terör”den gözaltına alınması, ağır hasta ve yaşlı mahpusların hâlâ içeride tutulması, Kanun Hükmü belgeselinin keyfî şekilde engellenmesi gibi hukuksuz uygulamaları devam etti.
CHP Genel Başkanı Özel’in görüşmelerde muhataplarına verdiği söylenen dosyalarda bu gibi konuların ne ölçüde yer aldığı bilinmiyor.
Ve CHP’nin Soma ile başlayıp atanamayan öğretmenler, emekliler, asgarî ücretliler ve adalet arayanlarla devam ettireceği mitingler planladığı belirtiliyor. Bunlar, elbette ki yapılması gereken eylemler. Ancak meselâ öğretmenler mitinginde “laik eğitim ve çağdaş müfredat” sloganları eşliğinde “eski CHP” çizgisini yansıtan mesajlara dönülürse bundan hem CHP zararlı çıkar, hem de AKP’nin değirmenine yine su taşınmış olunur.
Mecliste CHP adına yapılan bir konuşmada AKP dönemindeki zulümlerden bahsedilirken yersiz şekilde “1400 yıl”ın külliyen karalanmasında olduğu gibi.
Özgür Özel’in ilgili belediyeleri “Arapça levhalara karışmayın, Arapça Kur’an’ın dilidir, halkımız incinir” diye uyaran takdire şayan duyarlılığını bu konularda da göstermesi gerekiyor ve bekleniyor.
Dayatma ve aldatma üzerine bina edilen ve öyle devam eden tek adam rejimini bertaraf etmenin yolu eski ezberlere dönüp onları tekrarlamaktan değil, ezber bozan yeni açılımlardan geçiyor.