Yargıtay 3. Ceza Dairesinin skandal kararına, uzun zamandır içine gömüldükleri sessizliği bozarak sert ve net ifadelerle karşı çıkan AYM eski Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay eski Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Prof. Dr. Adem Sözüer ve Erdoğan’ın etrafındaki “hukukçu geçinen danışmanlar”ı “çakallar” olarak niteleyen ceza hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç dahil önde gelen hukukçuların tepkileri devam ederken, AKP Genel Başkanı nedense! kimseyi şaşırtmayan sözleriyle tartışmaya katıldı.
AYM’nin “bu noktada maalesef birçok yanlışları arka arkaya yapar hale geldi”ğini ve bunun kendilerini ciddi manada üzdüğünü ifade eden Erdoğan şöyle dedi:
“Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki; ‘Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.’ Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu parlamentoysa parlamentodan istiyor.”
Böylece Meclise “Yargıtay muhtırası”nın gereğini yapması mesajı veren Erdoğan, Yargıtay kararını eleştiren AKP’lilere de ayar çekti:
“Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip AYM’ye övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lâzım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok.”
Bu “taraf tutan” sözleri üzerine, cumhurbaşkanının, anayasanın 104. maddesinde sıralanan görevlerinden biri olan “Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder” fıkrası hatırlatılınca da şunları söyledi:
“Biz tartışmada taraf değil, hakem konumundayız. Kurumlarımız arasındaki görüş ayrılığının bir anayasa ve sistem krizi haline dönüşmesinin önüne geçecek adımları sür’atle atacağız. Gerekirse anayasa ve yasa değişiklikleri dahil tüm yöntemleri kullanarak, tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenleri yapacağız.”
Bu sözlerin, Erdoğan’ın çoktandır sözünü ettiği “yeni anayasa”da AYM’ye bireysel başvuru hakkının kısıtlanmasını öngören bir düzenlemeye de yer verme niyetini açığa çıkardığı şeklinde yorumlar yapıldı.
Görünen o ki, tek adam rejimi, bu dönemde yaptığı çok tartışmalı üye atamalarına rağmen, AYM’yi, Yargıtay’da olduğu gibi istediği kıvama getirememiş olmaktan rahatsız. AYM, bilhassa 15-20 Temmuz sürecinde hak ve özgürlüklerin güvencesi olma noktasında, olması gerekenin çok gerisinde kalan bu haliyle bile, verdiği hak ihlali kararlarıyla tek adam rejiminin “keyfini kaçırıyor” ve tamamen teslim alınmak isteniyor.