17 yılı aşkındır ülkeyi yönetenler, bu yollarda beraber yürüyüp yağan yağmurda beraber ıslandıkları nice yol arkadaşlarını tasfiye edip OHAL rejimiyle “taçlandırdıkları” tek adam sisteminde “yedi düvele karşı yeni bir istiklâl savaşı vermek” gibi “büyük” meselelerle uğraşırken toplum nereye gidiyor?
Manşetlere taşınan kimi haberlere bakınca genel gidişat hiç de iç açıcı görünmüyor.
Peş peşe gelen toplu siyanür cinayet ve intiharları, “sevgili” cinayetleri, kurbanları bilhassa kadın ve çocuklar olan dehşet ve vahşet örnekleri, okulların içine kadar giren uyuşturucu iptilâsı, yaygınlaşan şans oyunları...
Bunlar ve sayamadığımız diğer ârazlar toplumumuzun çok ciddî bir manevî bunalıma sürüklendiğinin endişe verici göstergeleri.
Birey ve aile düzeyinde yaşanan, ama pek fazla bilinmeyen veya bilinse dahi seslendirilmeyen gerilim, stres ve tatminsizlikler.
Bunun işsizlik, geçim sıkıntısı, ödenemeyen borçlar, hayat pahalılığı, gelir-gider dengesizliği gibi ekonomik sebepleri de var şüphesiz, ama daha ötesinde giderek derinleşen bir maneviyat ve ahlâk krizi de yaşanıyor.
Ölçülerini kaybedip savrulan bir toplum.
“Dindar” görünen siyasetçilerin iktidarında dinin ve ahlâkın en temel ölçü ve değerlerini hiçe sayan keyfî, hukuksuz ve sorumsuz uygulamaların ayyuka çıkmış olması, gittikçe büyüyen bir kitlenin, zaten mesafeli ve uzak durduğu dine tamamen yabancılaşmasına yol açıyor.
“Dindar nesil” yetiştirme hedefi istikametinde okullara konulan seçmeli Kur’an ve siyer derslerine talebin ilk başlarda yüksek iken sonrasında hızla inişe geçtiğinin birinci ağızdan ikrar edilmesini nasıl okumak lâzım?
Peki, son dönemde iyice siyasallaştırılan Diyanet’in kontrolündeki camilerin, insanların inanç ve maneviyatını güçlendirip onları huzura kavuşturacak telkin ve tavsiyelerin yapıldığı kutsal mekânlar olması gerekirken, tam tersine tepkiyle kaçılıp uzak durulmak istenen yerler haline getirilmesinin izahı ne? Ve buna yol açmanın vebalini kim taşıyabilir?
Keza cami görevlilerinin ulaşamadığı alabildiğine geniş toplum kesimlerine gönüllü olarak manevî hizmet götüren cemaatlerin bu faaliyetlerinin sekteye uğratılmasında dahli ve rolü olanların, maneviyat krizindeki sorumluluk payını da sorgulamamız gerekmez mi?
Hele toplum S.O.S. sinyalleri verirken...