Üstad siyasetli cemaatlerle ilgilenmeyip talebelerini onlarla temastan men etmesinin bir gerekçesini şöyle açıklıyor:
“İçtinabımızın çok sebeplerinden bir sebebi de, Risale-i Nur’un dört esasından birisi olan şefkat etmek, zulüm ve zarar etmemektir. Çünkü ‘Birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz, cezaya müstehak olmaz’ (En’am Sûresi: 164) olan düstur-u irade-i İlahiyeye karşı, bu zamanda ‘Muhakkak insan çok zalim ve çok nankördür’ (İbrahim Sûresi: 34) sırrıyla şedit bir zulümle mukabele eder. Tarafgirlik hissiyle, bir caninin hatasıyla, değil yalnız akrabasına, belki taraftarlarına dahi adavet eder. Elinden gelse zulmeder. Halbuki bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilmez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Şimdiki vaziyet, yüz masumu birkaç cani için zararlara sokar. Meselâ, hatalı bir adama müteallik biçare ihtiyar valide ve pederi ve masum çoluk çocukları ezmek, perişan etmek, tarafgirane adavet etmek, şefkatin esasına zıttır. Müslümanlar içinde tarafgirane cereyanlar yüzünden, böyle masumlar zulümden kurtulamıyorlar. Hususan ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 67)
Bilhassa 15-20 Temmuz sürecinde yaşananlar, tam da bu satırlarda vurgulanan gerçeklerin ibret verici bir tefsiri mahiyetinde.
Başında oldukları cemaatin, aslî hizmetlerinin ötesine geçerek adeta siyasî aktör gibi davranır hale gelen kadrolar eliyle önce “iktidar ortağı,” sonra “tehdit” gibi görülür konumuna getirilmesi ve ardından insafsızca cemaatin üzerine gidilmesi, bu tesbitleri son derece acı bir şekilde tasdik ve teyid ediyor.
İşte biz özellikle bundan endişe duyduğumuz için, sürecin başından itibaren “Bu fitne söndürülsün” dedik. 15-20 Temmuz sürecinde de yine ilk günden başlayarak “Darbecilerle mücadele hukuk içinde verilsin, kurunun yanında yaş da yanmasın” uyarılarında bulunduk. Cereyanların çekişmelerinde taraf olmaktan kaçınırken, sürecin ilerleyen safahatında bütün devlet gücünü kullanarak masumların üzerine gidilmesine de hukukî ve vicdanî bir hassasiyetle karşı çıktık.
Çünkü sessiz kalmak da zulme onay vermek ve rıza göstermek anlamına gelir. Oysa zulme rıza zulümdür.