"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Derdini Marko Paşa’ya anlat

Kenan TAŞTAN
07 Ocak 2014, Salı
II. Abdulhamit Han döneminde Meclis-i Ayan üyesi olarak görev yapan Marko Paşa’nın (Asıl adı Marko Apostolidis) ilginç bir özelliği vardır. Kim gelirse gelsin dertli kişilerin sorunlarını sonuna kadar sabırla dinler, ama yapılan hiçbir şikâyeti çözüme kavuşturmazmış. İnsanlar bu durumu bildiği hâlde, paşaya dert anlatmakta ısrarlıymışlar. Dertlerine derman bulunmasa da, sorunlarını dikkatle dinleyecek birilerinin bulunması onları rahatlatmaktaymış. Dönemin meşhur operatörlerinden Cemil Topuzlu anlatıyor:

“Marko Paşayla aynı okulda okuduk. O sınıf başkanımızdı. Öğrencilerin işi olduğu zaman “Derdini Marko’ya anlat!’ derlerdi. Ben de dâhil bir derdim varsa gider Marko’ya anlatırdım. O beni dinler, sorunumu birkaç kere tekrar etsem de aynı cevabı verirdi. “Peki anladım… Ama ne söyledin?”
Marko Paşa’nın tavrı ne kadar doğru, tartışılır. Ama insanlara bir çözüm üretmese de sadece onları kaliteli bir şekilde dinlemesi özelliğiyle bile tarihin tozlu sayfalarında yer etmeyi başardıysa bir düşünmek lazım derim.
Günümüz insanının belki de en öncelikli ihtiyacıdır; dinlenilmek. Muhatabının kendini dinliyormuş gibi yapmasına değil, gerçekten dinlemesine ihtiyacı var. Yargılanmadan, eleştirilmeden ve belki de en önemlisi muhatabının her hangi bir beklenti içine girmeden kendisini dinlemesi...
Çünkü dinlenilmek, karşı tarafın ‘seni önemsiyorum’ mesajını vermesinin ilk basamağıdır. İnsan ilişkilerinde paylaşımın en önemli göstergesidir. Ve aslında dinlenilmek insan ruhunun temel gıdasıdır.
Batı toplumu bu fırsatı aile çevresi ve yakın arkadaş ortamında yitirdiği için, terapiste onca para vererek kendisini sözünü kesmeden sabırla dinlesin diye terapi seanslarına gidiyor.
Bizde ise durum batılı toplumlar kadar olmasa da yavaş yavaş oraya doğru gidiyor. Eşimizi, çocuğumuzu veya çevremizdeki herhangi birini dinleyemeyecek kadar yoğun yaşıyoruz hayatı. İşin ironik tarafı çocuklarımıza, eşimize ve ailemize daha iyi bir gelecek sunma adına, en sevdiklerimizi ihmal ediyoruz. Ve bu ihmal onları dinlememekle başlıyor. Sözün gümüş, sükûtun altın olması da belki de bu yüzdendir. Kim bilebilir?
Tevafuk bu ya, bu yazıyı kaleme alırken aile efradımdan biri benle bir şeyler paylaşmak adına kendince önemli bir konu hakkında konuşuyordu. Ben de şu anda meşgul olduğumu ve yazmam gereken konuya yoğunlaşmam gerektiğinden bahsettim. Bir an yazdığım konu ve yaptığım eylemin bir birleriyle ne kadar çelişkili bir hâl aldığını görünce hem utandım hem de aklıma eskilerin güzel bir sözü geldi:
“Kendisi muhtacı himmet bir dede,/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede.”

Okunma Sayısı: 1304
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Turgay Namdar

    7.1.2014 11:39:00

    Az ve öz. Çok güzel tespitler. Teşekkürler

  • selim ertekin

    7.1.2014 00:00:00

    çok faydalandım
    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı