Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat...
Bediüzzaman gerçek velâyetin ancak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inanç ve itikadına bağlı olmak ve ilim yolunda olduğunu şöyle ifade eder:
“Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese taifesi tekkeler taifesine serfürû etmiş, yani inkıyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı imaniyeyi ve envâr-ı hakikati aramışlar. Hatta medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tabi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekkede aramışlar. Halbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha halis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur’ân-ı Mu'cizü’l-Beyânın mu'cize-i maneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır. İşte, Risale-i Nur’a herkesten ziyade kemal-i şevkle taraftarâne ve müftehirâne medrese taifesinden olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf, daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillahilhamd, şimdi tam tamına başladılar. Sözler mecmuası, hem hocaları, hem muallimleri Nurlar'a çekti. (Kastamonu Lâhikası, 2013, s. 327.)
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmında ve itikadında ilim içinde hakikate giden en kısa yolu Risale-i Nur ile göstermiş, bütün şüpheleri izale ederek iman-ı tahkikiyi bir kaç haftada kazandıracak olan Risale-i Nurlar'ı te’lif etmeye Allah’ın inayeti ile muvaffak olmuştur.