"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mutluluk sanatı

M. Ali KAYA
20 Aralık 2025, Cumartesi
Hayatı yaşamak her sanat gibi bir sanattır. Kim bir işi sanatlı şekilde yapıyor, yani ruhunu işine katıyorsa sanatkar sayılır.

Sanat duyguların ve ruhun hayata ve işe yansımasıdır. Hayatta mutlu olmak hayatı güzel anlamak ve yaşamak da bir sanattır. 

Mutluluk sanatının ilk dersi “tahammül etme gücüdür.” Mutsuzluğun en büyük sebebi kişinin irade zaafı ve değersiz şeylere değer vermek ve onlardan rahatsız olmaktır. Ne zaman başına önemsiz bir sıkıntı, tatsız bir durumla karşılaşırsa göğsü daralır, kalbi sıkışır, yüzü düşer, kalbi vesveseye kapılır, aklı şaşar. Aynı durum iradesi güçlü ve bilgili birisinin başına gelse bu duruma değer vermez, dikkatini verip önemsemez ve rahatsızlık duymaz. 

İnsan başına gelen musibete “Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır.” (Sözler, s. 368.) Bediüzzaman Hazretleri “İnsanın başına gelen sıkıntılar ve musibetlere ehemmiyet vermemek gerekir. Çünkü ehemmiyet verdikçe, nazar-ı dikkati celb ettirip büyür, şişer” (Lem’alar, s. 141.) demektedir.

İnsanı en çok rahatsız eden ve hayatı zehire çeviren vesveseden kaynaklanan sıkıntılardır. Buna vehmî hastalık” denir. Risale-i Nurda bunun çaresi şöyle gösterilmiştir. “Amma vehmî hastalık kısmı ise, onun en müessir ilâcı, ehemmiyet vermemektir. Ehemmiyet verdikçe o büyür, şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır. Nasıl ki arılara iliştikçe insanın başına üşüşürler; aldırmazsan dağılırlar. Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikçe büyür, hattâ bazan onu divane gibi kaçırır. Ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür, başındaki telâşına güler.

“Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakikate inkılâp eder. Vehham ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır; habbeyi kubbe yapar, kuvve-i mâneviyesi kırılır. Hususan merhametsiz yarım hekimlere veyahut insafsız doktorlara rast gelse, evhamını daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.” (Lem’alar, s. 348.)

Hayatta mutlu olmak veya mutsuz olmak, etrafına mutluluk vermek veya etrafını mutsuz etmek insana hastır ve bizatihi insanın elindedir. Mutluluk da mutsuzluk da kişinin bizzat kendisinden kaynaklanır. Sen mutlu olursan etrafını da mutlu edersin. Mutluluk üretmek elektrik lambalarının ışıkları gibi çok farklıdır. Kimi az, kimi çok yansıtır. Mutsuzluk kişinin “hüsn-ü zan” ve müsbet düşünce yerine “su-i zan” ve menfi düşünce üretmesinden kaynaklanır. 

Bediüzzaman şöyle der: “Huz mâ safa dâ mâ keder” (safa vereni al, üzüntü vereni bırak) kendine düstur etmeli. / Güzel gör, hem güzel bak; tâ güzel düşünmeli. / Güzel bil, hem güzel düşün; tâ leziz hayatı bulmalı. / Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli. / Sû-i zanla yeistir, saadet muharribi, hem de hayatın kàtili.” (Sözler, Lemaat, s. 652.)

Bediüzzaman imanlı bir bakış açısıyla bize hayatın gayesini öğrettiği ve hayatı sevdirdiği gibi hayatta mutlu olmayı da öğretir ve şöyle der: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

Okunma Sayısı: 143
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı