İstibdat, hürriyet, hukuk ve adalet gibi kavramlar siyasi kavramlardır.
Sizin hukukla ve adaletle alakanız varsa, baskı görüyorsanız ve hürriyet istiyorsanız siyasetle ilgilenmeniz gerekir. Ben siyasete karışmıyorum ve ilgilenmiyorum dersiniz, ama siyaset sizinle ilgilenir. Size baskı uygular, hürriyetinizi elinizden alır ve size zulmeder.
Siyaset bununla kalmaz, sizin cebinize müdahale eder, paranızı alır ve sizi fakirleştirir. Farkına varmazsınız. Siyaset sizi aldatır ve demagoji ile bütün bu olumsuzlukları yine size yıkar ve sizi suçlu çıkarır. Sonra sizin hakkınızı en iyi ben savunurum ve sizi ben korurum der yine sizin oyunuzu alır. Bunu defalarca yapar ve siz onun bu başarısına hayran olursunuz ve onu avucunuz patlayana kadar alkışlarsınız.
İşte siyaset böyle bir şeydir. Bundan dolayı Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder” buyurur. Hukukun bilinmesi için her şeyden önce hukuksuzluğun bilinmesi gerekir. Bediüzzaman bu sebeple önce “İstibdadın ne olduğunu” ortaya koyar. Çünkü bütün kötülüklerin kaynağı istibdattır.
««
Bediüzzaman istibdadı şöyle tarif eder: “İstibdat, zulüm ve tahakkümdür; meşrutiyet, adalet ve Şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir; biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.” (Tarihçe-i Hayat, s. 73.)
Bediüzzaman yine 31 Mart Olayında haksız olarak çıkarıldığı Divan-ı Harb-i Örfî müdafaasında “Milletin efendisi, onlara hizmet edendir” (Deylemî, Firdevs bi-Me’sûri’l-Hitâb, Beyrut-1986, 2: 324.) hadisinin sırrıyla, Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zalimâne tahakkümü mahvetsin” (Tarihçe-i Hayat, 74.) demektedir. Mebusana hitabında da şöyle der: “Eğer Şeriat tecessüm ve temessül etse idi, istibdadı şeytan gibi tel’in edecekti. Şeriatı bertaraf bırakmayınız; tâ istibdat pis eliyle vücudunu lekedar etmesin” (ESDE, Makalat, Mebusana Hitap, s.33.)
Bediüzzaman burada İstibdadın şeriatı kullanarak din adına baskı kurarak kendi baskıcı yönetimini devam ettirebileceğini söylüyor. Bediüzzaman bu sebeple der ki: “Din dahilde menfi tarzda istimal edilmez. Otuz sene halife olan bir zat, menfî siyâset namına istifade edildi zannıyla şerîata gelen tecavüzü gördünüz” (ESDE, Sünûhat, 2013, s. 498.) buyurur.
««
İstibdat heveslileri dini siyasetlerine ve istibdatlarına alet etmek, dinin arkasına sığınarak sanki din emrediyormuş gibi kendi baskıcı yönetimlerini devam ettirmek için “İslam’da hürriyet yoktur. Demokrasi küfürdür” diyorlar. Biz de onlara soruyoruz: “İstibdat İslami midir?”