Fizikî ve coğrafî şartlara göre evlilik yaşı değişmekle beraber, özellikle bülûğ yaşından evvel yapılan evliliklerin taraflara mutluluk sağladığı pek görülmüş değil.
Mutluluk-saadet bir yana, bu tür evliliklerin çoğu kez ağır trajedilere, telâfisi imkânsız sıkıntılara yol açtığı hususu sayısız örneklerle sâbit.
Buna rağmen, henüz çocuk denilecek yaşta evlendirme adeti dünyada olduğu gibi ülkemizde de yer yer devam ediyor. Eskiye nazaran sayı azalmakla beraber, yine de mesele tamamen bitmiş-kapanmış-tarihe karışmış değil. Onun için, tedbirlerin arttırılmasına ihtiyaç var. Hem resmî olarak, hem de sivil teşekküller itibariyle.
*
Çocuk yaşta evlendirilenler arasında erkekler de bulunmakla beraber, mağdur olanların çoğu kız çocuklarıdır. Ne yazı ki, en ağır travmayı da onlar yaşıyor. Zira, onların kendi hür iradesiyle karar vermeleri söz konusu değil. Onların yerine büyükler karar veriyor. Zavallı kızcağız da, büyüklerin kararına uymaya kendini mecbur hissediyor. İstemeye istemeye gidiyor, verilen aileye. Bir kısmı, “min gayr-i haddin” bunalıma girerek intihara teşebbüs ediyor, yahut bir şekilde hayatına son veriyor. Bir kısmı da, maalesef sonradan ruhî bunalıma girerek hem kendi hayatını, hem de birkaç ailenin hayatını farkında olmayarak zirüzeber ediyor.
*
Hadiseye hangi açıdan bakarsak bakalım, çocuk denecek yaşta, yahut büluğ çağından evvel yapılan zoraki evlendirmeler, ileriki zamanlarda aksülamel durumların yaşanmasına sebebiyet veriyor.
Herkesin yaşanan acılardan, dermansız kalan dertlerden kendisi için ibret dersleri çıkarması lâzım. Tâ ki, masumların yanmasına, mağduriyetlerin yaşanmasına sebep-vesile olunup da sonradan vicdan azabı çekilmesin.
*
Bilvesile, önemli bir başka noktayı da hatırlatmakta fayda var: Çocuk yaşta olanlar için yer yer uygulanan şu “yatılı okul” sisteminin mutlak sûrette masaya yatırılarak enine-boyuna müzakere edilmesi gerekiyor.
Şimdiye kadar ve halen uygulanmakta olan “çocuk yatılı okulları”ndan ne gibi fayda ve zararların görüldüğü hususu çok iyi analiz edilmesinde zaruret derecesinde ihtiyaç var. Hele, aralarında ciddi yaş farkı olanların, yani çocuklar ile gençlerin, yahut çocuklar ile yetişkinlerin bir arada yatılı olarak tutulması son derece sakıncalıdır.
Mehmet Kutlular Âbeyden dinlediğimiz bir hatıraya göre, Zübeyir Gündüzalp Ağabey, küçükler ile yetişkinlerin aynı mekânda yatılı olarak kalmalarının doğru olmadığını, dahası çok sakıncalı olduğunu hatırlatarak, bu meselede ciddi ikazlarda bulunmuştur.
Bu tür ikaz ve hatırlatmaların ne kadar yerinde ve ne derece doğru olduğunu, günümüzde yaşanan sarsıcı vakalar da teyid ve tasdik ediyor.
GÜNÜN TARİHİ 13 Aralık 1974
Kemalist bir romancı: Yakup Kadri
Entelektüel camiada “Kemalist romancı” olarak bilinen Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü.
Hayatının hemen tamamını diplomatlık, romancılık ve siyasetle iç içe geçiren Yakup Kadri, 1889’da Kahire’de doğdu.
Manisa’da başlayan tahsil hayatını İzmir’de sürdürdü. Ardından, tekrar dönmek zorunda kaldığı Mısır’ın İskenderiye şehrindeki bir Fransız mektebinde okuyarak eğitimini tamamlamış oldu. İşte, tahsil hayatının bu son halkası, onun bütün hayatını ve dünya görüşünü de etkileyen bir süreç oldu.
Bize göre “Diktanın usta romancısı” tâbirine uygun bir şahsiyet olan Yakup Kadri’nin meşhur olan romanları şunlar: Kiralık Konak, Nur Baba, Yaban ve Ankara.