"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dersim cânileri Sünnî miydi?

M. Latif SALİHOĞLU
25 Kasım 2011, Cuma
Dersim meselesini konuşup tartışıyoruz. Şunu herkez kat'î sûrette bilsin ki, bu mesele konuşulup tartışılmaya devam edecektir.

Peki neden, niçin, neye binaen?
Şunun için:
Devlet adına özür dileyen sayın Başbakan Erdoğan ve Dersim'li anamuhalefet partisi genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun da dahil olduğu pekçok şahsiyet, Dersim Hadisesini bir "insanlık dramı" diye nitelendirmiştir.
Madem ki, hadise bir trajedi, bir insanlık dramıdır ve insan olan herkesi alâkadar ediyor, elbette bizler de bu hadiseye ilgisiz, bîgane kalamayız.
Dolayısıyla, Dersim trajedisi, CHP'nin de, sayın Kılıçdaroğlu'nun da tekelinde değildir... Aynı şekilde, bu hadise sayın Başbakanın da, diğer siyasî partilerin de, hatta Alevilerin de, hatta ve hatta Dersimlilerin de tekelinde değildir ve olamaz.
Yoğunluklu şekilde 1937–38 yıllarında yaşanmış olan bu büyük trajedinin üzerindeki sis perdesi bütünüyle dağılıncaya, hadiseler zincirinin karanlıkta bırakılan halkaları tümüyle aydınlatılıncaya ve orada işlenen azim cinayetlerin fail, müsebbip ve azmettiricileri belli oluncaya kadar, biz insanlar "insanlık nâmına" bu meselenin peşini bırakmayız, bırakamayız.
Bunu herkes lütfen böyle bilsin.
Öte yandan, siyasî Bektaşilik, yahut ideolojik Alevilik vadisinde yürüyen ve yıllardır CHP'nin değirmenine su taşıyan bir kısım vatandaşlarımız kusura bakmasınlar; bu konuda onları dinlemek ve söylediklerini baz almak veya ölçü kabul etmek durumunda değiliz.
Aynı şekilde "CHP'nin oy deposu" görünümü veren bugünkü Dersimlileri de dinlemek ve onların tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmek durumunda değiliz.
Hele hele, Hz. Ali'nin (kv) resminin (tasvirinin) yanına ve ona eşdeğer bir sunumla başkasının resmini koyan ve bu tabloyu içine sindiren Alevileri, bu konuda dinlemek dahi istemiyoruz.
Zira, onların büsbütün yanlış lanse ettikleri Hz. Ali'yi (kv), ehl–i Sünnet olarak, en az Aleviler kadar sevip takdir ettiğimize ve onu hakiki vechesiyle daha ziyade tanıyıp bağrımıza bastığımıza şeksiz, şüphesiz sûrette kanaat getiriyoruz.
O Şâh–ı Velâyet ki, Kâinatın Efendisinin (asm) hem yakın akrabası, hem damadı olup hürmete şâyân seyyidler neslinin babasıdır. Dolayısıyla, onu nasıl sevmez, nasıl takdir etmeyiz... Hâşâ ve kellâ!

Cânî canavarlar

Ehl–i Sünnetten olan bizler, binlerce mâsumun katledilmesiyle neticelenen Dersim Fâciasını sadece bugün veya yakın tarihten bu yana konuşuyor, tartışıyor, yahut dert ediniyor değiliz.
Bakınız, Bediüzzaman Hazretlerinin bu meseleyle ilgili tavrına dair çarpıcı bilgiler dünkü (24 Kasım 2011) Yeni Asya'nın Lâhika sayfasında neşredildi.
Ehl–i Sünnet âlimi olduğu halde, âyetin nassıyla sâbit "Ehl–i Beyt muhabbeti"ni mesleğinin esası olarak kabul eden (Tarihçe–i Hayat, s. 433) bu mümtaz şahsiyet, tâ 1948 Afyon Ağır Ceza Mahkemesindeki bir duruşmada bu mesele hakkında hiç sözünü esirgememiş ve herşeyi göze alarak "cânî canavarlar"ın sergilemiş olduğu vahşiyâne vahşeti gözler önüne sermiştir.
O çetin mahkemede okunan iddianâmenin 57. sayfasında aynen şu ifadeler yer alıyordu: “Said Nursî, devletin kànunlarını tatbik ile muarız ve muhalifleri adâletin pençesine teslim eden çok amir ve memurları yılan, zındık, gizli komünist, vatan düşmanı, mülhid ve münafık tâbir etmesiyle tam suçlu oluyor ki, onu mahkûm ediyoruz.”
Bu müthiş iddia karşısında, Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri de şu müthiş müdafaada bulunuyor:
“1938 senesinde Dersim Fâciası ki, Doğu Mecmuasının 17. sayısında ‘Doğu Fâciası’ serlevhasıyla bu vakıanın tam tamına aynını yazdı ki: Hiç dünyada emsali vuku’ bulmamış, öyle bir zındıklık, münafıklık ve vatan ve millete hadsiz bir düşmanlık olduğunu kat’î ispat ediyor. Elbette öyle fevkalâde cani canavar memurlara bin defa zındık, gizli komünist, dinsiz demekle değil suçlu olmak, bilâkis tasdik ve takdir ile mukabele lâzım.
"1938'deki Dersim Fâciasında, binler mâsumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşlere atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden (o mâsumların) yaktırılması, Beşinci Şuâ’nın (‘Bir cani yüzünden yüz köyü harab eder, bir asi yüzünden binler masumu mahv eder') hükmünü kat’î hakikat olarak gözlerine sokuyor." (Agg)
Şimdi, bütün bunları pervâsız şekilde dile getiren Üstad Bediüzzaman ve onunla birlikte hareket eden sair Ehl–i Sünnetten olan ihvanları daha ne desin ve ne yapsınlar?
Bu insanlar, Dersim'i yakıp yıkan cânî canavarlara asla perestiş etmediler, boyun eğmediler, o gaddarlara asla meyil göstermediler.
Hakikat–i hâl bu merkezde olmasına rağmen, nasıl olur da aklı başında zannetiğimiz bir kısım Dersimliler tutup hâlâ şunu söyleyebiliyor: "...Cumhuriyet’in 'Dersim '38 kara kutusu'nda hem Kürt sorununu, hem de Alevî sorununu Türk–İslâm zihniyetiyle ele alan bir 'Kemalist devlet' aklı var. (K. Gündoğan, Birgün gazetesi, 22 Kasım 2011)
El–insaf yahu!
Allah için söyleyin: Dersim'deki katliâmların, 1937–38'de o coğrafyada sergilenen benzersiz vahşetin Türklükle, İslâmlıkla, yahut Sünnilikle ne alâkası var?
 Elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruya öyle cevap verin: Dersim Fâciasını, en az Aleviler ve Dersimliler kadar Türk ve Kürt Sünniler de lânetlemiyor mu? Geçmişte de lânetlememişler mi?
Ey Ehl–i Beyt muhabbetine yürekten bağlı olan hakiki Alevî kardeşler!
Lütefen, yıllardır ortada sürüp giden bazı yanlışlıkların ve tenakuzların bertaraf edilmesinde gelin bize yardımcı olun.
Emin olun, sizinle temelde bir problemimiz yoktur.
Ayrıca, şuna da emin olunuz ki: Üstad Bediüzzaman'ın da "Mânâ âleminde ondan hakikat dersini aldım" dediği ve nesebî silsile itibariyle de ona bağlandığı Hz. İmam–ı Ali'nin (kv) tasvirinin yanına bir başkasının resmini koymakla, asla ve kat'a inandırıcı olamazsınız.
Kezâ, böyle yapmakla ve bir partinin oy deposu görüntüsü vermekle, bizi asla yanınıza çekemezsiniz. Gerçeklerin tersyüz edildiği böylesi platformlarda asla birlikte bulunamayız, buluşamayız ve müşterek hareket edemeyiz.
Evet, Desim'de yaşanan o insanlık dramını ruhunda, vicdanında hissetederek hareket etmek başkadır, o dehşetli drama mâruz kalmış kimselerin sonradan makas değiştirmiş çocuklarıyla aynı raylar üzerinde yürümek başka şeydir.
Bu iki meseleyi birbirine karıştırmamalı.
Son olarak şunu da ilâve etmekte fayda var: Dersimlilerin imha edilmesi emrini verenler, bilâhare bu günahı Sünnilere mal etmek için dehşetli propagandalarla zihinleri bulandırdılar. Hatta bazıları aynı sene (1937) ilân edilen laikliğin bile özellikle bu maksatla, yani Sünniler Alevileri ezmesin diye yürürlüğe konulduğunu tevil etmeye çalıştılar. Ne yazık ki, Alevî kesimden bazı vatandaşların, özellikle Dersim bölgesindeki büyük seçmen kitlesini ideolojide Kemalizme ve siyasette Halkçılara meyletmesi—korku belâsından ziyade—bu dehşetli nifak ve aldatma manevrasıyla bağlantılı olarak görünüyor.

Okunma Sayısı: 2598
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    25.11.2011 00:00:00

    (Allah için söyleyin: Dersim’deki katliâmların, 1937–38’de o coğrafyada sergilenen benzersiz vahşetin Türklükle, İslâmlıkla, yahut Sünnilikle ne alâkası var?)

    Hiçbir alâkası yok!

    Ama alâka Süfyanizm eşittir Kemalizm ve onun Ağası Angelikanizm ile!
    Aynı adres dün Seyh Sait isyanı ve Dersim katliamı dokümentasyon filminin senaryosunu yazıp çekimlerini yaparken bugün de PKK ile işbirliği ile ülkeyi bölme sonra o bölgeyi BOPa bir yudumluk lokma olarak servis yapma emmellerinde!

  • özdemiroğlu

    25.11.2011 00:00:00

        Caninin,katilin dini,milliyeti ve mezhebi değil,yaptığı katliam söz konusudur.Yıllarca hayret etmişimdir,bu dönemde Dersim katliamına sebep olanların siyasi çizgisi ile maalesef bir çok Alevi vatandaşımız arasında siyasi bir bağ vardır.Bunu Alevi öğretmen bir arkadaşa sordum,doğrusu tatmin edici bir açıklama göremedim.Ne diyelim,inşaallah mesele aydınlanır,herkes yönünü bir daha gözden geçirir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı