Devletin resmî makamları, Said Nursî hakkında çok ketum davranıyor. Kendilerine yöneltilen sorulara bir türlü cevap vermiyorlar. Muhtemelen, cevap vermek istemiyorlar. Bu halin illâ ki bir sebebi olmalı. Maalesef, sebebini dahi bilmiyorlar.
Batman eski milletvekillerinden Bengi Yıldız, yıllar önce İçişleri Bakanına (Beşir Atalay’a) Üstad Bediüzzaman’ın mezarıyla ilgili bazı sorular yöneltti. Süresi içinde buna cevap verilmediği için, ilgili soru arşive kaldırıldı.
Said Nursî ile ilgili bazı soruları biz de ilgili makamlara-mercilere iletiyoruz. Tatminkâr cevaplar alıncaya kadar bunları tekraren sormaya kendimizi mükellef hissediyoruz.
İşte, hatırımıza gelen soruların bir kısmını bugün de sıralamak istiyoruz. Şöyle ki:
1. Hayatının son 35 yılını hapis, sürgün ve sürekli gözetim altında geçiren Said Nursî’nin tesbit edilebilmiş bir suçu var mıydı, varsa şayet neydi?
Yani, “Hükûmet ele bakar, kalbe bakmaz” prensibine göre, ömür boyu ceza çektirilen bu zatın gözle görülür, elle tutulur bir suçu olması gerekmez miydi? Kısaca, hayatının sonuna kadar rahat ve serbest bırakılmamasının gerekçesi ne idi?
2. Hiçbir mahkeme tarafından suçu tesbit edilemeyen Said Nursî’ye suçsuz yere ceza verildiğine göre, bu zat hakkında devletin veya hükûmetlerin elinde gizli bir dosya mı var? Varsa şayet, bu dosyanın mahiyeti nedir ve ne zaman açıklanacak?
3. Suçlu veya sakıncalı görülen bazı şahsiyetler dönem dönem sınırdışı edildiği halde, Said Nursî neden yurt içinde ve sürekli gözetim altında tutulmaya çalışıldı?
4. Hapis, sürgün, zindan, mahkeme, tarassut yetmezmiş gibi, ayrıca çeşitli suikastlarla bu zat niçin öldürülmek istendi? Asgarî 19 defa kimler tarafından niçin zehirlendi? Bir hükûmetin bunları bilmesi, yahut araştırması gerekmez mi? Aksi halde, bütün bunların bilerek ve hatta teşvik edilerek yapıldığı anlamı çıkmaz mı?
5. Said Nursî’nin eserleri olan Risale-i Nur Külliyatı, niçin defalarca mahkemeye sevk edildi? Aynı eser ağır ceza mahkemelerinde beraat ettiği halde, daha alt kademedeki mahkemeler niçin tekrar be-tekrar aynı eserleri muhakeme etme ihtiyacını duydu? Evrensel hukuk mantığı ve adaletin tarafsızlığı prensibi noktasında bu durum nasıl izah edilebilir?
6. Devletin nazarında Said Nursî ve eserlerinin şu anki yeri ve konumu nedir? Devlet, menfî hiçbir vukuatını tesbit edemediği Said Nursî ve onun bütün beşeriyete yönelik olarak başlatmış olduğu Nur hareketine nasıl bir nazarla bakıyor?
«
Bu konu vesilesiyle, şunların da bilinmesini ehemmiyetle ve de memnuniyetle arzu ediyoruz:
1. Mutlâkiyet (1908) ve Meşrûtiyet (1908-1918) hükûmetleri tarafından da mahkemelere sevk edilen Bediüzzaman Said Nursî, girmiş olduğu bütün mahkemelerden yüzünün akıyla çıkmaya muvaffak olmuştur.
2. Cumhuriyet döneminde ise, onun bambaşka bir muamele ile karşılaştığını görmekteyiz. Said Nursî, 1925’te hiç mahkemeye çıkarılmadan ve kendisine herhangi bir suç isnad edilmeden, inzivagâhından alınarak sürgüne gönderildi. Hem, öyle bir sürgün ki, ömür boyu devam edip gitti. Dahası, mezarında bile rahat bırakılmadı.
Ne garip, ne tuhaf bir durum. Ortada suç olmadığı halde, bir insana durduk yere ceza veriliyor.
3. Cumhuriyet’in 10. yılı olan 1933 yılı sonlarında umumî af çıkarıldığı ve suçlu görülenlerin tamamı affa uğradığı halde, Said Nursî’ye hiç olmayan bir suçtan dolayı sürgün cezası verilmeye devam ediliyor. Neden?
Türkiye tarihinde olduğu gibi dünya tarihinde de böylesi bir vakanın benzerine-emsâline rastlayabilmiş değiliz.
Bütün bunlar şunu gösteriyor ki: Umum millet ve vatandaşlar olarak istisnaî bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız. Hem, öylesine fevkalâde ve istisnaî bir durum ki, aradan seksen-doksan senelik bir zaman aralığı geçmiş olmasına rağmen, bu meselede olup bitenlerin üzerindeki sır perdesi bir türlü kaldırılamıyor.