Bir ayı aşkın süredir muhtelif şehirlerdeki kitap fuarlarında, imza programlarında, seminer-sohbet ortamlarındayız.
Mesai şartlarımızın müsait olması sebebiyle, gittiğimiz her yerde ziyadesiyle istifade ettiğimizi en başta ifade etmiş olalım.
Bu sezonda uzun süren seyahatimizin Kayseri, Malatya, Elaziz etabını daha evvelki yazılarda ifade etmiştik. Bu yazıda ise, Elaziz’den sonra vâki dâvetlere icabeten gittiğimiz Diyarbekir, Çermik, Birecik, Şanlıurfa, Kızıltepe ve Cizre’deki programlara dair tesbit ve intıbalarımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Hemen her yerde yakînen gördüğümüz karşılık sevinç, sürûr ve memnuniyetler, inşallah birer duâ ve temenni yerine geçerek müteakip görüşmelere ve müfritane irtibata da hız verecek, kuvvet kazandıracaktır.
*
Hemen her yerde olduğu gibi Diyarbekir’de de gündüzleri daha çok dost ve kardeş ziyaretlerinde bulunduk. Bu ziyaretlerin en geniş süresini üniversitelilere ve akademisyen arkadaşlara ayırdık. Yaptığımız fikir alışverişleri pek verimli geçti. Bilhassa Dicle Üniversitesinin, manen, ilmen ve irfânen “Medresetüzzehra”nın adeta bir şubesi mahiyetinde olduğunu hissettik.
Bu kadim şehirdeki günlerimiz gibi gece vakitleri de çok feyizli geçti. Hemen her gece ders-sohbet-seminer tarzında programlara iştirak etme imkânını bulduk. EuroNurTv’de de kaydı bulunan “İttihad-ı İslâmın yol haritası” başlıklı semineri ilk olarak burada icrâ ettik.
*
Bir haftayı aşkın bir süreyi de Diyarbekir’in termal sularıyla meşhur Çermik ilçesinde geçirdik. Gündüzleri oradaki şifalı kaplıcalarından istifade ettiğimiz gibi, ondan daha çok nurlu, şifalı, manevî atmosferinden istifade ettik.
Esnafın yanı sıra, imam, memur ve bilhassa meslektaşımız olan öğretmen arkadaşlarla da tarif edilmez derecede feyizli vakitler geçirdik. Diyebilirim ki, hemen her akşam ayrı bir yerde zengin mânâ atmosferinde duygu ve düşüncelerimizi tazeleme bahtiyarlığını yaşadık.
Onlardan ayrılmak zor oldu gerçi; lakin, daha ayrılmadan aldığımız davet jesti memnuniyetimizi katlamış oldu.
*
Çermik’ten hareketle Urfa üzerinden önce Birecik’e gittik. Her zaman olduğu gibi, yine Fırat kenarında o halis-muhlis-mustakim kardeşlerle dolu dolu vakitler geçirdik. Akşamki programa yakın ilçelerden, Şanlıurfa, Kilis ve Gaziantep’ten gelen okuyucularımızla da buluşarak, orada da nuranî bir meclisin teşkiline şahit olduk.
Aynı gece Urfa’ya döndük. Zira, ertesi gün kitap fuarında ve imza programında olmamız gerekiyordu. Orada da gördük ki, Üstad Bediüzzaman, posteriyle fuarın yıldızı iken, Risâle-i Nurlar ise, fuarın hem nur saçan, hem ziyaretçilere ümit ve teselli veren bir dayanak noktası oldu.
Diğerleri gibi, buradaki fuar hizmetinin de Risâle-i Nur hesabına bir ilânât hükmüne geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu, komşu ve kardeş kitabevinin sahibi olan Sabri Akbel Ağabeyimiz de cân-ı gönülden takdir ile ifade etti.
Birlikte iştirak ettiğimiz akşamki umumî ders ve sohbet ise, bizi hakiken nura ve sürûra gark etti.
*
Şanlıurfa’daki programdan sonraki durağımız tarihte El-Cezire denilen Cizre ilçesi idi. Güzergâh üzerinde bulunan Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki arkadaşlarımızdan gelen dâvete icabet etmek lüzumu hasıl olunca, önce orada gitmek nasip oldu.
Mardin, Kızıltepe ve civarındaki okuyucularımızla da hem gündüz, hem akşamları bir araya gelme ve birlikte ders-sohbet yapma imkânımız oldu. Ardından, müsait olan arkadaşla birlikte hususi arabayla Cizre’ye doğru yola revân olduk. Suriye sınırındaki İpekyolu asfaltını tercih ederek gittiğimiz tarihî şehir El-Cezire notlarına ise, inşallah bir sonraki yazıda yer vermeye çalışalım.
(Devamı var)