1162-1227 yılları arasında yaşayan ve 19 Ağustos’ta ölen Moğol Devletinin kurucu imparatoru Cengiz Han (Temuçin, Tengiz, yahut Dengiz), Moğol asıllı olup Moğolistan’da doğdu. Onun Türk asıllı olduğuna dair teviller tamamen bir zırvadan ibarettir. İslâmiyetle şereflendikten sonra, Türklerde zulüm damarı ıslâh-ı hâl etti.
Cengiz, daha genç yaşta iken kabile içinde hâkimiyet kurma sevdasına düştü. Bir süre göçebe hayatı yaşadı. Çok erken yaşlarda evlendi. Kabile çatışmaları esnasında hanımı Börte kaçırıldı. Dolayısıyla, Börte’nin ilk çocuğu olan Cuci’nin kimden olduğu tam olarak bilinemedi. Börte Hanımın Cuci dışında üç oğlu ve bir kızı daha oldu.
Cengiz Han, emrindeki orduyla, yaklaşık yirmi sene boyunca etrafındaki devlet ve topluluklarla savaşarak ömrünü geçirdi.
*
Cengiz Han hayatta iken, imparatorluğun topraklarını dört oğlu arasında paylaştırdı. Merkezî yönetim ise, vasiyeti üzerine Ögedey Han’a devredildi.
Cengiz’in bir diğer oğlu olan Toluy Han (naib), uzun müddet “Harb Bakanlığı” yaptı. Bu sayede, Moğol yönetimi Ögedey Han’dan sonra kendi çocuklarının eline geçti.
İşte, bu çocuklardan biri olan Hülâgû, 1255 yılında Ortadoğu taraflarına gönderildi. Hedef, bu coğrafyada henüz ele geçirilmemiş toprakları da zaptetmekti. Hülâgû’nun hedefindeki İran, Irak, Suriye ve Şarkî Anadolu’da ağırlıklı olarak Müslüman nüfus yaşıyordu: Abbasiler, Harezmiler, Artukiler, Eyyübiler, Selçukiler, Memlukiler gibi...
Bu tarihlerde, hatta 1243’te Sivas’ta Moğollarla yapılan Köse Dağ Savaşı’ndan sonra Selçukluların kuvveti büyük ölçüde kırılmış olduğundan, Hülâgû’nun saldırılarına karşı Anadolu’da bir varlık gösterilemedi. Bundan cesaret alan Hülâgû, iki başlı hale gelen (Kayseri-Konya) Selçuklu ülkesini kendi atadığı valilerle yönetmeye çalıştı.
Anadolu’yu hâkimiyeti altına alan Hülâgû, tahripkâr ordusuyla bu kez Hilâfet merkezinin de bulunduğu Bağdat’taki Abbasi Devletini yıktı.
*
Bir rivâyet:
Hz. İmam-ı Ali (ra), Peygamber-i Zişandan (asm) aldığı dersle, bir kısım Arabın ona karşı isyanlarından hiddet ederek demiş: Furs, yani akvam-ı Şarkiye, Arap üzerine hücum edecek, galebe edip hayvan gibi Arabı kesecek. Öyle müthiş fitneler, karanlıklı musibetler ki, en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak.”
İşte Hz. Ali’nin (ra) bir keramet-i bahiresi ki kendinden beş yüz sene sonra gelen ve Arap Devlet-i Abbasiyesini mahveden ve hadsiz kütüb-ü İslâmiyeyi nehr-i Fırat’a döken ve Arabı gayet zalimane katleden Hülâgu vakıa-i meşhuresini haber veriyor.
(BSN; 18. Lemâ)
*
1217-1265 yılları arasında yaşayan Hülâgû, Bağdat’ı ele geçirdikten sonra İran’a gelerek istiklâlini ilân etti ve burada İlhanlı Devletini kurdu. Öldükten sonra yerine oğlu Abaka Han geçti.
Cengiz’in torunun torunu olan Abaka Han, oğlu Argun’a son Selçuklu Sultanlarından IV. Kılıçarslan’ın kızı Selçukî Hatunu zorla alıp Tebriz’deki saraya getirtti...
Bir Müslüman aile kızının putperest bir aileye zorla gelin edilmesi, bazı Anadolu’daki Beylikleri (Harput Emirliği gibi) kızdırıp harekete geçirdi. Yer yer çatışmalar yaşandı. Ancak, netice değişmedi.
Gözü yaşlı Selçukî Hatun ise, zorla gelin edildiği ailede çocuklara sessiz-sadâsız bir şekilde İslâmiyeti öğretmeye, onlara imân-ahlâk dersini vermeye çalıştı.
Ve gün geldi, saltanat sırası, onun şefkatle yetiştirmiş olduğu (büyük ihtimalle öz oğlu olan) Muhammed Gazan Han’a nasip oldu. Gazan Han, tahta geçtikten sonra hem gidip hacı oldu, hem de İlhanlı Devleti’nin bundan böyle bir İslâm devleti olduğunu dünyaya ilân etti. (1295)
Tarihin garip bir cilvesi: Kuzey’deki Altınordu Devleti ile Güney’deki İlhanlı Devleti, başlangıçta putperest birer devlet iken, neticede onlar da İslâma teslim oldular.