Yakın tarihin bir yalan da, meşhû “İzmir Sûikastı” diye resmî kayıtlara geçen hayalî vukat ile ilgilidir.
Evet hayalîdir; çünkü, 1926’da öyle bir hadise vuku bulmuş değildir. Ama, sanki bir sûikast planı varmış gibi yaygara kopartıldı.
Bundan maksat, Mustafa Kemal’e muhalif olan kimseleri ezmek, sindirmek ve bir kısmını da dârağacında sallandırarak işlerini kökten bitirmektir. Nitekim, ortaya çıkan sonuç aynen öyle olmuştur.
İstanbul’da derdest edilerek İzmir’deki mahkemeye getirtilen Karabekir Paşa, Günlükler’de hayretini şöylece ifade ediyor: Ne hayrettir ki, mahkemede hiç tanımadığım kimseleri karşıma çıkardılar. Güya ben onlarla birlikte bir teşkilat kurmuş ve burada bir sûikast plânı yapmışız.
Şimdi, o kumpaslı hadisenin genel seyrine şöyle kısaca bir bakmaya çalışalım.
«
Esas konuya “günün tarihi” perspektifinden bakınca şunları görüyoruz: 1 Eylül 1926’da “Giritli Kaçakçı Şevki" diye bilinen bir şahsa, devletin kesesinden servet değerinde büyük bir meblağ ikramiye olarak verildi.
Takdir edilen para 6500 TL. Bu miktar, o günün şartlarına göre haddinden fazla büyük bir meblağdır. O tarihte sadece 1000 liraya orta ölçekte bir çiftliğin satın alınabileceği düşünülürse, verilen miktarın büyüklüğü daha iyi anlaşılmış olur.
Kaçakçılıktan sabıkalı olan Giritli Şevki, güya İzmir'de Mustafa Kemal'e karşı hazırlandığı iddia edilen "sûikast planı"nı bir gün önceden tutup ihbar eden şaibeli bir kişidir. Daha sonraları kendisine "Motorcu Şevki" unvanı takılmıştır. Yani, kaçakçılıktan motorculuğa terfi ettirilmiştir.
«
Bu hadisenin başlangıcı, 15 Haziran 1926 gününe kadar uzanır. Giritli Kaçakçı Şevki, 15 Haziran günü İzmir Valisi Kâzım Dirik'e gider ve güya şu ihbarda bulunur: "Paşam, size mühim bir haberim var. Laziztan mebusu Ziya Hurşit ve adamları Mustafa Kemal'e karşı sûikast planladılar. Tatbikat yarın. Cinayetten sonra benim motorla kaçmayı düşünüyorlar. Benden söylemesi. Haberin olsun."
Vali Kâzım Dirik, Mustaafa Kemal'in çok eski bir arkadaşıdır. İttihat–Terakki'ye birlikte girmiş, birlikte ayrılmışlar; hatta, Samsun'a da birlikte gitmişler. Öyle biri yani…
Vali Paşa, derhal harekete geçer. Bir kaçakçı parçasının ihbariyle, Ziya Hurşit (saltanatın kaldırılmasına tek karşı çıkan kişi) ve arkadaşlarını derhal yakalatır.
Sûikastçı denilenler hakkında dava açılır. Yetmez, M. Kemal muhalifi durumunda ne kadar asker ve politikacı varsa, onlar da derdest edilerek İzmir'de kurulan İstiklâl Mahkemesine getirtilir.
Çoğu mebus yaklaşık 50 kadar maznun, en ağır cezalara çarptırılır. Birçok kişi idam edilir. Geri kalanlara da hem hapis cezası verilir, hem de siyasetten uzaklaştırılır.
Böylelikle, hem eski İttihatçılarla son hesaplaşma yapılmış, hem de siyasî muhaliflerin (TPCF) etkisi sıfırlanmaya çalışılmıştır.
Bu muhalifler arasında TCF kurucuları olan Dr. Adnan Adıvar, Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet Bele, Cafer Tayyar ve Rüştü Paşalar da var.
Bunlardan İstiklâl Harbi kahramanlarından Karabekir Paşa, mahkemeye çıkartılıncaya kadar, penceresi kalın tahtalarla çivilenmiş kapalı, karanlık bir hücrede, üstelik yerde yatırılmış ve çok kötü muamele görmüş bir vaziyette tutuldu.
Kısaca, İstiklâl gazisi birçok vatanperverin ağır bir cendereden geçirildiği o karanlık günlerde, sâbıkalı bir kaçakçıya eşi benzeri görülmemiş lütuf ve ikramlarda bulunuldu.