"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kızıl Sultan ile Ulu Hakan arasında

M. Latif SALİHOĞLU
10 Kasım 2023, Cuma
Osmanlı’nın son kudretli padişahı Sultan II. Abdülhamid'in dostu kadar düşmanı da vardı. Aynı şekilde, meddahı kadar bedduâ edeni de vardı.

Dost ve meddahları onu “Ulu Hakan” diye yüceltmeye çalışırken, muarız ve düşmanları ise ona “Kızıl Sultan” yaftasını yapıştırarak ona kara çalmayı marifet saydılar.

Biri ifrata kaçarken, diğeri tefrite düştü. Hadd-i vasatı kaybettikleri için de, o son kudretli padişahın hakiki “şahsiyeti” ile “siyaseti”ni birbirine karıştırmaktan kurtulamadılar. Oysa, siyaset ve şahsiyet ayrımını görmek ve gözetmek, sadece Sultan Abdülhamid için değil, herkes için, dolayısıyla her devlet ve siyaset için gerekli bir bakış ve değerlendirme yöntemidir.

*

Şimdi, konuyu biraz daha açmaya ve müşahhas misallerle delillendirmeye çalışalım.

Meselâ, Ermeni diasporası ile bombacı teröristlere methiye düzen şair Tevfik Fikret gibi kanlı-kinli konuşanlar, Sultan Abdülhamid'e yekten "Kızıl Sultan" damgasını vurdular. 

Doğrusu, bu son derece âdi, seviyesiz, dahası haset ve husûmet yüklü bir yakıştırmaydı. Evet, bu tamamıyla kin ve husûmet kaynaklı bir yakıştırmaydı. Zira, padişahlar arasında ender meziyetlere sahip olan Sultan Abdülhamid’e böyle bir ithamda bulunmanın insanî, vicdanî bir dayanağı yoktur.

Öte yandan, ahlâken temiz, takvâlı, gayretli ve bir o kadar da "kudretli padişah" olduğu tarihin tasdikinde olan Sultan Abdülhamid'i hakkıyla anlamak, anlatmak, muhaliflerine, yahut muarızlarına cevap vermek için, illa da "Abdülhamid meddahlığı" yapmaya gerek yok.

Başkasına hiç hakaret etmeden ve hiç mübâlağaya kaçmadan o şahsiyeti olduğu gibi anlatmak yeterlidir. Esasen, doğru olanı da budur. Zira, hakikati tağyir eden mübâlağa hem ihtilâlcidir, hem de "zemm–i zımnî"dir. Yani, dengesizce ve ölçüsüz şekilde bir şahsı olduğundan büyük göstermeye çalışmak, gerçekte onu küçük düşürmek demektir.

*

İşte, ifrata kaçarak vartaya düşenlerden bazı kimseler, sırf "Abdülhamid meddahlığı" nâm–ı hesabına hareket ederek, Hz. Bediüzzaman gibi "terk–i dünya" ederek bütün hayatını imâna hizmet ve Sünnet–i Seniyyeyi ihyâ etmeye adayan bir şahsiyete dahi fütursuzca kara çalmaya yeltenebiliyor. Nitekim, yeltendiler de. Hatta, olmadık ithamlarda bulundular. Hiç kimseden en ufak bir maddî yardım talebinde bulunmayan Hz. Bediüzzaman’a “Devletin parasını yedi” iftirasında bulunmaktan dahi çekinmediler.

İşte bakınız, hayatında hiç zekât ve sadaka kabul etmeyen, en basit bir hediyeyi dahi mukabilsiz almayan; kezâ, Sultan Abdülhamid'in iradesiyle verilen maaş ve "ihsân–ı şâhâne"yi reddeden; dahası, Mustafa Kemal'in Çankaya'da köşk, yüksek maaş, mebusluk... gibi parlak tekliflerini elinin tersiyle iten ve "Ben sevâd–ı âzama tabiyim" diyerek en fakir bir vatandaş gibi geçinip gitmeyi tercih eden Üstad Bediüzzaman gibi bir Kur'ân şâkirdi hakkında, dost görünümlü bir şahıs, kitabında aynen şunları yazmış: "...Daha sonra Sultan Reşad'la görüşen Said–i Nursî, ondan Van'da tesis etmek istediği medrese için (20 bin adet altın) yardım almış ve hayatının sonuna kadar bu para ile yaşamıştır." (K. Mısıroğlu; Sultan II. Abdülhamid: 23, Sebil Yayınları İstanbul.)

Vemine’l-garâib. Kimsenin aklına gelmeyecek böylesi bir isnat ve iftirayı, Hz. Bediüzzaman'ın can ve imân düşmanları dahi ileri sürmediler. Misâl: İdamla yargılandığı mahkemelerde kendisine "Neyle geçiniyorsun?" diye sordular. O da "İktisat ve bereketle yaşıyorum" cevabını verince, harbî düşmanları dahi susup kaldılar. Ama, ne yazık ki dost yüzlü birileri kalkıp Hz. Bediüzzaman’ın vücudunu ortadan kaldırmaya azmetmiş azılı düşmanlarının dahi tevessül etmedikleri bir itham ve isnatta bulunabiliyor. Yani, Said Nursî hakkında özellikle son yıllarda "Kızıl Sultancılar"dan çok "Ulu Hakancılar" mütemadiyen yalan söyleyip ona iftira atıyorlar.

Son bir not: Mevcut iktidar zamanında din-diyanet-ilâhiyat kisveli bu tür kimselerin sayısında bir artış olduğunu da bilvesile hatırlatmış olalım.

Okunma Sayısı: 2092
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    10.11.2023 13:34:31

    Değerli İbrahim Bayhan'a: Van'da inşa edilecek Medresetüzzehra için ödenek olarak o zaman tahsis edilen miktar. Peyderpey gönderilecek olan bu miktarın sadece bin altınlık kısmı Van Valiliği emrine gönderildi. Onunla Üniversitenin temeli atıldı. Birinci Harp patlak verince, devamı gelmedi. Mısıroğlu, ödeneğin Said Nursi'ye yapılmayacağını bile bile ona dehşetli bir iftira attı. Üstad müteahhid değil, mimar değil, vali değil. Ödenek valiliğin emrine gönderilir. Bunun belgesi de yayınlandığı halde, Mısıroğlu, o azim hatasını düzeltmeden gitti.

  • ibrahim bayhan

    10.11.2023 11:14:44

    20 bin altın meselesini açabilir misiniz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı