"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tereddüt hâsıl etmek, münafıklık alâmeti

M. Latif SALİHOĞLU
06 Ağustos 2024, Salı
Buhârî-i Şerifte yer alan bir rivayette, münafıklığın üç alâmeti şu şekilde sıralanıyor:

1. Konuştuğunda yalan söyler,

2. Söz verdiğinde sözünde durmaz,

3. Kendisine bir şey emanet edildiğinde ona hıyânet eder.

Tabiî, münafıklığın daha başka işaret ve alâmetleri de var. Tahkik ehli olduğuna inandığım bir zâttan, yine sahih rivâyete dayalı olarak şunu naklettiğini duydum: “Münafıklığın en belirgin alâmetlerinden biri de tereddüt hâsıl etmektir.”

Evet, şu noktanın hakkaniyetinde hiç şüphe etmiyorum ki: Hakka dayanan ve Kurân’a istinat eden söz, ifade ve izahlarda, tatmin edici cevaplar çoğalır. Felsefeye ve bâtıl fikirlere dayanan söz ve ifadelerde ise, zihinlerde sorular çoğalır; zihinlerde şüphe ve tereddütler meydan alır.

Lise yıllarında, bu her iki hali de gayet keskin hatlarıyla hissederek yaşadım. Risale-i Nur’da evvel okuduğum yazılar, okul kitapları, bilhassa felsefe, tabiat bilgisi ve biyoloji dersleri kafamı allak-bullak ediyordu. Zihnime cevabını bulamadığım sorular hücûm ediyordu. Şüphe ve tereddütler içinde bocalayıp duruyordum.

Ne zaman ki Risale-i Nurları okumaya ve anlamaya başladım, bütün o sorular cevaplarını bulmaya, şüphe ve tereddütler birer birer izâle olmaya başladı.

O gün gibi şimdi de şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki: Nur Risâleleri okuyanların kalbinde ve zihin dünyasında izahlı tatminkâr cevaplar çoğalırken, fikrî manadaki başka kitapları, bilhassa felsefeyle alude olmuş eserleri okuyanların hem kendi kafasında sorular çoğalıyor, hem de hitap ettikleri başka kimselerin zihninde şüpheler, vesveseler, tereddütler uyanmaya başlıyor.

İşte, bu ve benzeri mahiyetteki karşılaştırmalardan da anladım ki, cevapları çoğaltan izahlar kişiyi iman ve tevhide yaklaştırırken, zihinlerde soruları ziyadeleştiren izah ve ifadeler kişiyi dinsiz felsefe bataklığına doğru sürükletiyor.

*

Yukarıdaki izahların penceresinden bakacak olursak, şunu söylemek mümkün: Bir yerde, mü’minler arasında nifak, şikak, şüphe, tereddüt, bölünmüşlük, yahut dağılmışlık hali varsa, bu, dehşetli bir fitnenin orada ciddi şekilde tesir icrâ ettiğini gösterir.

Böylesi bir fitnenin sebebi ve kaynağı, bünye içinde dolaşıma giren, yahut girme fırsatı bulan elbetteki münâfıkane tarzdaki söz ve davranışlardır. Zira, yukarıda da temas ettiğimiz gibi, tezahürleri bazı kıstaslarla anlaşılabilen münafıklığın en bâriz alâmetlerinden biri “kardeşler arasında” görünen zan, vesvese, şüphe ve tereddüt halleridir.

Yani, bir içtimaî bünye içinde tereddüt vaziyeti hasıl olduysa, daha açık bir dille “zihinlerde soru işaretleri” çoğaldıysa, hiç şüphe edilmesin ki, orada münafıklar mevzilenmiş olup, münafıklık orada kol geziyor, cirit atıyor demektir.

Bu meyanda şu hususu da belirtmekte fayda var: İnsanlarımız arasında gerilimin, çekişmenin, kutuplaşmanın had safhaya vardığı şu devirde, ne yazık ki, ayrıca bir “yalancılık furyası” patladı; almış başını gidiyor.

Yalanın böylesine revaç bulması, son derece hazin ve elim bir vaziyet arz ediyor.

Esasında “bir lâfz-ı kâfir” olan yalanın mü’min ağızlarda dolaşıma girmesi son derece tehlikelidir. Zira, yalan çarkı döndükçe, bir yandan kalpler fesada uğrarken, bir yandan da zihinler tarumar oluyor.

İşte, bir kısmı yüzde yüz yalan olmak üzere silik sözlerin yığınla piyasaya sürüldüğü şu zamanda, tahkik mesleğini esas alanların daha bir dikkatli davranması gerekiyor. Misâl: Bir meselede doğruları söylemek yetmez, ayrıca doğruları doğru mizanlar ve usulü dairesinde söylemek, aktarmak icap ediyor.

*

Velhasıl, ileriye yönelik emin adımlarla gitmenin yolu, meşveret ve şurayı esas almaktan geçer. Hakikaten, mabeynimizde şüphe ve tereddütleri izale edecek, aynı zamanda vahdet, ittifak ve ittihadımızı temin edecek olan yegâne yol-yordam budur: Meşveret ve şûrâ. Ki, bu aynı zamanda Kur’ân’ın kat’î bir emridir. 

Cenâb-ı Hak, bizi bu kudsî emir dairesi içinde muhafaza ve istihdam eylesin.

Okunma Sayısı: 1805
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Emre Dağ

    6.8.2024 11:37:27

    Mustafa Yalçın beyin yorumuna cevaben: Demokrat partiye oy vermemek üstadımıza ihanet olarak yorumlanamaz. Nur talebeleri ilmî istibdattan uzaktır. Düşüncelerimizi ifade ederiz ama her nur talebesi böyle düşünmek zorundadır diyemeyiz. Risalei Nurlardan -halis niyetle- farklı çıkarımlar yapmanın önü kapalı değildir. Zaten öyle olsa bu savunduğumuz meşveret, demokrasi, fikir hürriyeti ilkelerine ters olurdu. Farklı siyasi görüşlere destek vermek bir ihanet değildir. Olsa olsa bir içtihat farklılığı olarak görülebilir. Sevgiler.

  • Elvan sağkol

    6.8.2024 11:05:18

    Bir yerde, mü’minler arasında nifak, şikak, şüphe, tereddüt, bölünmüşlük, yahut dağılmışlık hali varsa, bu, dehşetli bir fitnenin orada ciddi şekilde tesir icrâ ettiğini gösterir. onun için tam bir sebat samimiyetle teslimiyet gerekir.Allah Razı olsun Latif abimden güzel işlenmiş bir konu,

  • Mustafa Said Kara

    6.8.2024 10:04:17

    6- Siz şöyle mi demek istiyorsunuz: Felsefe ve bilim ehli dünya tarafından yapılsın, biz o alana girmeyelim. Biz sadece Risale-i Nurları zihnimize alalım. O zaman Üstadımızın medresetüz zehra hayalini gerçekleştirmek nasıl mümkün olacak? 8- Fen-Bilim ve Din ilimlerini beraber okumamalıyız o zaman. Bu tür sorulara da izahat getirilirse çok sevinirim. Selamlar.

  • Mustafa Said Kara

    6.8.2024 10:00:25

    Bazı sorular ortaya çıkıyor bu makaleyi okuyunca: 1- Bir cemaatte ortaya çıkan aykırı her ses münafıklar tarafından mı dillendirilir? 2- Meşveret kararları sorgulanamaz ise büyük bir meşveret olan ülke seçimlerindeki kararları neden sorguluyoruz o zaman? 3- Başka eserlerin zihin karışıklığına sebep olduğu düşünülüyorsa okunan Risale-i Nur eserlerine bir haksızlık olmaz mı bu itham? Başka eserleri okuyan zihne Nurlar tesir edemez mi yani? 4- Sadece kendi kabul ettiğin eseri okursan dogmatik bir durum ortaya çıkmaz mı? 5- Sadece kendi eserlerini okuyan insanlara Risale-i Nurları okumalarını nasıl teklif edeceğiz? 6- Üzerinde ısrarla durduğumuz adalet, hak, hukukun üstünlüğü, demokrasi, demokrat yönetim gibi başlıklar felsefe ve bilimin ortaya koyduğu çözümlerdir. Hem Risale-i Nurdan başka eser okumayı tehlikeli görüp hem de felsefe ve bilimden neş'et eden bu kavramları nasıl savunabiliriz?

  • Mustafa Yalçın

    6.8.2024 09:35:19

    “Yani, bir içtimaî bünye içinde tereddüt vaziyeti hasıl olduysa, daha açık bir dille “zihinlerde soru işaretleri” çoğaldıysa, hiç şüphe edilmesin ki, orada münafıklar mevzilenmiş olup, münafıklık orada kol geziyor, cirit atıyor demektir.” Halbuki Demokratlara Nokta-i İstinat olma hususunda hiçbir tereddüte mahal yoktur. Risale-i Nur aşikare ifade etmiştir. Diğer Nur Gruplarınında indirak etme sebepleri hep; Bu zamanda diye başlayan cümle ile, Demokrat misyonu DP dışında başka partilere yüklemeleridir. Böylelikle Üstada sadakatten ayrılmışlardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı