Kur’ân ve iman hizmetine ruh olan maksad ihlâstır. Bunun aksine başka niyet ve gayeler esasından tesanüdü bozar.
İhlâslı hareket, uhuvvet ve tesanüdü netice verir ve vermeli. Samimî olmak, hasbî davranmak enfüsî âlemde ihlâsı netice verirken, âfâkî âlemde ise uhuvveti verir. Kendi özelinde ihlâs yaşanmazsa geneldeki uhuvvetten bahsetmek mümkün olmaz, tesanüdün esamesi olmaz.
Gıybet ve dedikodu, âyetle yasaklanan bir günah iken, bu başka ad altında yapılsa da meşrûlaşmaz, aksine sorumluluk katmerleşir ve tahribatı ağır olur. İşte bu da doğrudan tesanüdü sarsar.
Âfâkî âlemde ibadet havası içerisindeki icraatlardan olan uhuvvetin en küçük uygulamaları, tesanüdün kılcal damarlarıdır, ana esasları besler, ihya eder. Bu hizmet; samimiyet, muhabbet, fedakârlık, diğerkâmlık, tefânî, vefa gibi hasletler ile desteklenir, bunların hilâfına davranışlar tesanüdü tahrip eder. Bu hâl, ehl-i iman ve ehl-i vatan için de aynıdır.
Kur’ân ve iman hakikatlerinin her siyasî anlayıştakilerin ihtiyacının olduğu ve bu sebeple iman ve Kur’ân hizmetinde bulunanların siyasî faaliyetlerden uzak durması gerekir. İnananlar arasında tarafgirâne muamele tesanüdü sarsan bir diğer mühim hatalardandır.
İman hizmetinin maddî harcamaları gönüllülük esasına dayanırken, aksi tavırlar da tesanüdü bozar.
Azamî irtibat, uhuvvet ve muhabbetin neticesidir ki bu sebeple irtibat seyahatleri düzenlenir.
Bu yolculuklarda aceleci, sabırsız hareketler; tesanüde zarar verir. Hizmete şevki kırar.
Meşveret; cemaatî hareketin muharriki, istikamet tayin edicisidir. Orada; konuya muhatap, meseleye ehil, münasebete samimî olmak gerekirken bunların tersi muamele, tesanüdü zedeler.
Hürriyetin; ölçüsüz, dengesiz kullanımı da tesanüdü sarsar. Vazife ve makamları kötüye kullanmak da tesanüdü bozar sebepler arasında yer alır.
İnsan, hatadan uzak durmalı, ama bazan farkında olmadan yapabiliyor, kardeşini üzebiliyor, uhuvveti zedeleyebiliyor. Bu gibi hataların ıslahı maksadlı yapılan görüşmeleri, ikazları, ricaları dikkate almamak da tesanüdü bozan davranışlar arasında sayılır.