"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç kelime, bir rica

Mehmet ÇETİN
18 Ocak 2020, Cumartesi
İzmir’den Ömer Pekacar Ağabeyimiz gayet müdakkik bir okuyucumuzdur.

Aynı zamanda gazetemizdeki yazıları çoğaltır ve eşe dosta dağıtan ihtiyar delikanlı ehl-i hizmet bir ağabeydir.

Müdakkik dedik ya, onunla konuşurken bile daha dikkatli olmaya gayret ediyorum.

Onun dikkatini çektiği ve yazmamızı istediği üç kelimenin hatalı kullanım tashihi ricası var.

ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?

Eskiden “şehir”lerimiz var idi ki Eskişehir, Yenişehir, Ataşehir, Beyşehir diye hem belde ismi olmuş ve hem de kültürümüzde yer etmiş idi. Onunla özdeş olmuş bir hayli atasözü ve deyimlerimiz var.

Bir kelime hangi kaynaktan gelirse gelsin, yıllardır, asırlardır kullanılarak o yörenin kendine ait kullanım şeklini alarak sahiplenilir. Kaldı ki “şehr-i emin” gibi bir kullanım -ki bugün Şehremini diye bir semt ismini almış-, en azından Osmanlı zamanından beri kullanıldığını gösterir ki şehir kelimesinin kökünün Farsçadan geldiği ifadesinin çok da anlamı kalmaz.

Fatih Sultan Mehmed’e ait bir tesbit ile şehir bahsimizi noktalayalım:

“Bir şehirde en önemli üç şey: kanalizasyon, hamam ve kütüphanelerdir. Kanalizasyon şehrin kirini, hamam bedenin kirini, kütüphaneler de ruhun kirini temizler.”

Şimdi böylesine derin ve engin manaları bulunan “şehir” kelimesini bırakıp da “kent” kullanmanın bir âlemi var mı? Dolu şehrin, boş insanı olmamak lâzım, nitekim!

KIR GEZİSİ Mİ, PİKNİK Mİ?  

Fransızca pique-nique asıl anlamı olarak “değersiz küçük şey” iken “kırda yenen hafif yemek” anlamında kullanılan gelen piknik ile kır gezisi kullanılmaktadır. Kır gezilerinde yemek yenmeyebilir iken, piknik ise yemesiz içmesiz pek olmuyor. O halde yemek yenilecek ise piknik, yenilmeyecek ise kır gezisi demek daha doğru olsa gerek. Küçük tüpün adını yemek sebebiyle piknik tüpü diye değiştirerek kullanılmasında piknikte yemek işinin olduğu çok açık değil mi? Yuvarlak yüzlü, orta boylu, kalın boyunlu, iri göbekli, kilolu kimseye de piknik tip denilmesi muhtemelen yemek temalı olsa gerek. Ahmet H. Tanpınar’a ait şu vecize ile bu konuya bir vurgu daha yapalım: “ Pazar günlerine ait piknikler de şehre ve eğlence tarzına herkesin malı olan pek az şey ilâve ediyor.

İLİŞKİ Mİ, MÜNASEBET Mİ?  

Lütfen başka manaya çekmeyin! Şurada sizinle kültürel bir münasebette bulunuyoruz, bilmem farkına vardınız mı? Kültürel ilişki dese idim, şaşırır ve garip karşılardınız, değil mi?

Nisbet kökünden türeyen bağ, alâka, mensubiyet ve aidîyet gibi manaları ifade eden münasebeti kullanmak daha münasib iken iki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ ve teması ifade eden ilişkiyi kullanmak pek ilişik (!) düşmüyor.

Münasebet kelimesi ile niteliklerini söylemek; ilgili, ait göstermek” anlaşılır. Şimdi, birisine “Ne münasebetle orada bulundunuz?”, soru cümlesini “Ne ilişkiyle orada bulundunuz?” denilirse nasıl anlaşılır acaba? Hem “Münasebetsizin yaptığına bak!” diyeceğimiz yerde “İlişkisizin yaptığına bak!” denilirse ne kadar münasebetsiz olduğu ortaya çıkmaz mı, canım!

Kullandığımız kelimelerle bile itidali bulup, istikameti tayin ederek doğru yolda yürümeliyiz, vesselâm.

Okunma Sayısı: 100470
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mürsel

    18.1.2020 12:22:58

    Eski kelime yeni kelime hepsi bizim.Kültürel ve zihni zenginlik.Yeter ki doğru yer zaman konumda kullanalım.Hayat akarken kelimeler de değişir.Bu bakış uydurukça karşısında, tepkici ve atıl bir tavrı temsil ediyor.

  • Abdurrahman AYDIN

    18.1.2020 02:54:02

    Bunlar dilimizin -maalesef--fakirleştirildiğinin numune kabilinden üç misali. Bu konuya dikkat çektiğiniz için teşekkür ederiz. Evet, bir dilin, her mânâ için ayrı bir kelimesi varsa, o dil zengindir ve ifade güçü yüksektir. Bu konuda örnekler de verilebilir. Mesela: ÖNERİ= Telkin, Tavsiye, Teklif. Hangisi? ONUR= Gurur, İftihar, Haysiyet, Şeref, İzzet-i Nefis. Hangisi? AŞAMA= Merhale, Safha, Kademe, Mertebe. Hangisi? AÇIK= Üryan, Müstehcen; Berrak; Aleni, Ayan, Bariz, Aşikar, Bedihi, Vazıh, Sarih, Münhal. Hangisi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı