"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aklı dinlemeyen hissiyatlar ve şer’î sorumluluK

Mehmet ÇETİN
17 Mayıs 2025, Cumartesi
Doğrudan iradeyi ilgilendiren akıl, ruh, vicdan, kalb, nefs ve duygu gibi merkezlerden gelen tesir ile cüz-i ihtiyârîden zuhur eden fiilin tahlilinde yapılan bir çalışmayı buraya alıyoruz:1

Aklın ve mantığın kurallarıyla ruhun ve ona bağlı bazı hissiyatların değer yargıları her zaman aynı paralelde hareket edip örtüşmediğini ifade eden İmam-ı Taftazanî, Şerhu’l- Makâsıd’ında “Marifet, tasdikin oluşmasında yeterli değildir.”2, der.  

Bu meseleyi biraz daha açarak bir misalle bize açıklayan İmam-ı Nesefî ise özetle der ki: Meselâ, oğlu cinayet işleyen bir annenin aklı, kendine sunulan kesin deliller karşısında bu durumu kabullenmekten başka bir şey yapamaz. 

Ne var ki bu durumdaki anne, önüne konulan bütün aklî delillere rağmen bu hakikati, annelik şefkatinden ve merhametinden gelen hissiyatların tesiriyle hiçbir şekilde bu hâdisenin doğruluğuna gönlü razı değildir.  Böylece önüne konulan kesin deliller ile aklen inandığı halde kalben ve ruhen inkâr edebilir. Yoksa zihin kesin bilgiyi reddedemez.3

Bu harika örnek, bahsin açılmasına ciddi bir katkı sağlıyor. Çünkü İmam-ı Taftazanî ve Nesefî’nin beyanları ve Bediüzzaman’ın, hayatında bilfiil örneklerini gördüğümüz aklın hükümlerini ve cüz’-i ihtiyârîyi dinlemeyen bazı hissiyatların olduğunu görmüş olduk. Şimdi asıl mesele akıl ve ruh çatışması yaşayanların sorumlulukları ile bu hâlin Şer’î karşılıklarının ne olduklarıdır? 

Aklı ve cüz’-i ihtiyârîyi dinlemeyen bu duygu ve hissiyatlar ve onların mes’uliyetleri, Risale-i Nur Külliyatı’nda, farklı makamlarda yer alır. Bunların bütününe baktığımızda bahsin iki ana başlık altında izah edildiğini görürüz. 

1. Rahmanî hissiyat.

2. Nefsanî hissiyat.

Birincisi: Muhabbet, şefkat, merhamet, aşk, vecd, cezbe, istiğrak gibi aklı dinlemeyen, ‘Rahmanî duygu ve hissiyatların’, Şer’î karşılıklarının ne olduklarını Bediüzzaman, Mektubat’ta şöyle anlatır:  

“Ehl-i cezbe ve ehl-i istiğrak, [aklî hükümlere] muhalefetlerinden [dolayı] mes’ul olamazlar ve madem insanda bazı letaif var ki, teklif altına giremez; o   lâtife hâkim olduğu vakit, tekâlif-i şer’iyeye muhalefetiyle mes’ul tutulmaz ve madem insanda bazı letaif var ki, teklif altına girmediği gibi, ihtiyâr altına da girmez; hatta aklın tedbiri altına da girmez; o lâtife, aklı dinlemez. Elbette o lâtife bir insanda hâkim olduğu zaman -fakat o zamana mahsus olarak- o zat, Şeriata muhalefette velayet derecesinden sukut etmez, mazur sayılır. Fakat bir şartla ki, hakaik-i Şeriata ve kavaid-i imaniyeye karşı bir inkâr, bir tezyif, bir istihfaf olmasın. Ahkâmı yapmasa da ahkâmı hak bilmek”4  gerektiği belirtilir.   

İkincisi: His, heves, vehim, tevehhüm gibi aklı dinlemeyen, ‘nefsanî duygu ve hissiyatlar’ için “Onlar bir derece serbesttirler. Cüz'-i ihtiyârîyi pek dinlemiyorlar, teklif-i dinî altına çok giremiyorlar”5,  diyerek önce bir durum tesbiti yapar. 

Sonra da bu durumu ve hâli yaşayanların amel ve fiillerinin Şer’î karşılıklarının ne oldukları Lem’alar’da şu cümleler ile ifade edilir:  

“Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir-iki latife var ki, ihtiyâr ve iradeyi dinlemezler; belki de mes'uliyet altına da giremezler. Bazan o latifeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyorlar, yanlış şeylere giriyorlar.”6

“Hem insanda hissiyat galib olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Çünki tevehhüm ve heves ve hiss, ileriyi görmüyor belki inkâr ediyorlar. Nefs dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlub oluyorlar. Şu hâlde kebairi işlemek, imansızlıktan gelmiyor, belki hiss ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir.”7   der. 

Ehakkın arayışında geçici olarak batıla düşülebileceğine izn-i şer’i olması

Üstad, bunlara ilaveten, aklı ve cüz’-i ihtiyarîyi dinlemeyen hem Rahmanî hem de nefsanî duygu ve hissiyatlar için, önce, Tulûat’ta geçen: 

“Ehakkın müddet-i taharrisi zamanında, bâtılın vücuduna bir nevi müsamaha var.”8  diye ifade ettiği çok genel bir hüküm söyler ve işin bidayetinde, ‘ene’ örneğinde olduğu gibi fıtraten de hat konulmayan, rahmanî ve nefsanî duygu ve hissiyatların önünü açık tutar. Fakat bu serbestliğin ilânihaye olmadığını belirterek bu husustaki Şer’ î sınırları beyan eder.    

Birinci grup için: Yani söz dinlemeyen Rahmanî duygu ve hissiyatların, mes’ul olmama şartlarını: Mektubat ’tan yaptığımız iktibas cümlesinde “fakat o zamana mahsus olarak”, ‘zaman’ kaydıyla tahdit eder. Amel ve itikad bağlamında ise, ‘Ahkâmı yapmasa da ahkâmı hak bilmek’ şartını esas alır. 

İkinci grup için: Yani söz dinlemeyen nefsanî duygu ve hissiyatların, aklı ve cüz’-i ihtiyarîyi dinlememe sınırını ise; itikat sahasına girmemek kaydıyla amel ile sınırlayıp kebaire bile girse küfür ile itham etmez.

Çünkü Ehl-i Sünnetin itikadınca “amel, imandan bir cüz”9  olmadığı için, mü’min, söz dinlemeyen nefsanî duygu ve hissiyatların etkisi altında kalarak, itikada taallûk etmediği müddetçe, girdiği günahlardan dolayı imanını kaybetmeyeceğini söyler. 

Dipnotlar:

1- Bu çalışma Nail Yılmaz’a aittir. Teşekkür ederiz.

2- Ekrem Sefa Gül, Yakînî İmanın İmkân ve Mahiyeti, Doktora Tezi, s. 14; https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/608846/yokAcikBilim_10099175.pdf?sequence=-1&isAllowed=y

3- Age.

4- Nursî, Mektubat, s. 533

5- Nursî, Sözler, s. 311

6- Nursî, Lem’alar, s. 158

7- Nursî, Lem’alar, s. 160

8- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 416 (Tulûat)

9- İmam-ı Âzam, Fıkh-ı Ekber, Aliyyü’l-Kâri Şerhi, s. 176

Okunma Sayısı: 1887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Çetin

    17.5.2025 14:59:07

    S. A. Bunlar güzel tahliller. Fakat ciddi ilim ve altyapı ister. Benim medrese eğitimim olmadığı için bu meselelere kafa yorma cesaretini gösteremem. Üstelik Hz. Üstadın teşhis edemediği konuda haddimi aşıp teşhis koymaktan korkarım. Üstelik bir Nur Talebesi iman konusunda fetva ile tavzif edilmişken Sair konularda meşgul olmak yetki sınırından çıkmaktır. Ayrıca Kur'andaki ifadelere dikkat edilirse "günah işlemeyin" demiyor. "Günaha yaklaşmayın" diyor. Niye? Günahın çekim alanına girdiğinde Üstadın bahsettiği hissiyat devreye giriyor ve akıl kalp ve ruha rağmen hükmünü icra ediyor. Hatta mesuliyet altına girmez diyor. Burasına dikkat etmek gerek. O iradenin devre dışı kaldığı ortama kendi iradesi dışında girdiyse veya düştüyse mesuliyet altına girmez demektir. Fakat önceden planlayarak niyet ederek o ortama girdiyse yani o fiili taammüden yaptıysa elbette mesuldür. İradem devre dışı kaldı mazereti geçersiz olur. İşte bu yüzden "günaha yaklaşmayın" diyor.

  • Abdullah

    17.5.2025 14:34:09

    Bu konular ince ve derin konulardır.Hatta bir çeşit keşiftir.Üzerin de çalışılması gereken garib duygulardır.İlim ve maneviyat erbabı bu meselelere kafa yor malı ve işin derinlikleri ne inip, gerekli izahları yapmalıdırlar.Anlatılan haller tarih boyunca ya şanmış ve hâlâ yaşan maya devam ediliyor. İşin ferdi tarafıyla bera ber, topluma bakan yanı da var.Velhasıl ko nu detaylı incelenmesi gere ken ilimi,ince ve derin bir konudur.Araş tırma erbabını bekliyor.

  • HÇeşitcioğlu

    17.5.2025 11:25:50

    Bakara Suresi 286. ayeti kerime tefsiri gibi; tebrikler Mabi. “Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. "Rabb'imiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Kafirlere karşı bize yardım et. لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْساً اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı