"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tevekkül-ü tembelâne; teşebbüssüz tevekkül!

Abdülbakî ÇİMİÇ
07 Mayıs 2025, Çarşamba
Kapanması gereken kapılar -71

“Sizin atâlet bahanesi olan şu teşebbüssüz tevekkülünüz, nizam-ı esbâbı reddettiğinden, kâinatı tanzîm eden meşiete karşı temerrüd demektir. Şu tevekkül, döner, nefsini nakzeder.”1

Bir işe teşebbüs etmeden yapılan tevekkül, tevekkül değil tembellik bahanesidir. Sebepler silsilesini reddeden fıtrat kánunlarına aykırı bir vaziyettir. Bu vaziyet kâinatı intizam altına alan Allah’ın meşietine karşı inat etmektir. Şu teşebbüssüz tevekkül, insanın yapmak istediği işlerde onu reddeder ve zıddı ile muameleye maruz bırakır. “Neme lâzım, başkası düşünsün” gibi cevab-ı miskinâneye ve başkasına havale ve itimat etmek gibi tevekkül-ü âcizâneye[acize yakışan tevekküle] müsait bir zemin oluyor.”2 Teşebbüssüz tevekkül; sebeplere yapışmadan yapılan tevekküldür. Yani “meşietin muktezâsı olan esbâb arasındaki nizama karşı temerrüd hükmünde olan tertib-i mukaddemattaki [başlangıçta yapılması gerekenlerde]  bir tevekkül-ü tembelâne”dir.3 İşte birbirinden nihayet derecede baîd [uzak], hatta biri tembelliğin ünvanı, diğeri hakikî ihlâsın sadefi olan iki tevekkül vardır. Tevekkül esasında güzel iken, onun görünüşte benzeri olan tevekkül-ü tembelâne olan teşebbüssüz tevekkül çirkindir. Bediüzzaman "siz de üzerinize düşeni yapın ki, neticeyi Allah’tan bekleyesiniz” diye hakikî ihlâsın sadefi olan tevekkülü ders verir. Tembelliği tevekkül olarak görmek tembelliğin ünvanıdır. 

Tertib-i eşyada tevekkül 

“Nasıl ki bir ekmeğin vücudu, tarla, harman, değirmen, fırına terettüp eder. Öyle de, tertib-i eşyada bir teennî-i hikmet vardır. Hırs sebebiyle, teennî ile hareket etmediği için, o tertipli eşyadaki mânevî basamakları müraat etmez; ya atlar, düşer veyahut bir basamağı noksan bırakır, maksada çıkamaz.”4 Tevekkül, sebeplere riayet ettikten sonra neticeyi Allah’tan beklemektir. Yani “İslâmiyet’in muktezâsı [gereği] olan, netice itibarıyla gerdendâde-i tevfik olarak [İlâhî iradeye boyun eğip ona uygun davranarak] vazife-i İlâhiyeye karışmamakla terettüb-ü neticede [insan, kendine düşeni yapıp, bütün sebepleri yerine getirdikten sonra, neticeyi Allah'tan beklemede] mü’minâne tevekküldür.”5 Ya da “Tertib-i mebâdide [ön çalışma, ön şartta] tevekkül, tembelliktir. Terettüb-ü netice [neticeyi alma]noktasındaki tefviz [işleri Allah’a bırakma], tevekkül-ü şer’îdir [dinin istediği tevekküldür].”6

Tekâsülî olan, yani tembellikten gelen tevekkülden sakınmak gerekiyor. Bediüzzaman “İşi birbirinize havale etmeyiniz.”7 diyerek teşebbüsî tevekkülü elzem görür. Çünkü “Tevekkül etmek isteyenler, [başkasına değil] sadece Allah’a güvensinler.”8 Müslüman ‘mütevekkilen Alellah’(Allah’a sığınarak, tevekkül eden) olmalı. “Tertib-i mukaddematta [başlangıçta yapılması gerekenlerde ] tefviz [yapılacak işleri Allah’a havale etmek ] tembelliktir, terettüb-ü neticede [sebeplere yapışıp neticeyi Allah’a bırakmak] tevekküldür.”9

Allah rızka kefil, ama biraz öksürmek gerekir

Bir gün yetiştirme yurdundaki üç çocuk Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve orada “Rızık Allah’tan’dır” yazısını görürler. Onlar da der ki demek ki Allah rızkı gönderiyor biz hiçbir şey yapmayalım. Aradan zaman geçer ve bir gün hayırsever biri gelir ve çocuklara yemek dağıtır. Diğer kalan çocuklara yemek gelmez, ama onlar da sesini çıkarmaz. Ancak çocuk oldukları için açlığa bir gün dayanabilirler. Ertesi günü yardımsever adam yine yemek dağıtmaya gelir ve aralarında en küçük olan öksürmeye başlar. Öksürük sesini duyan yardımsever adam o tarafa döner ve der ki “Biz size yemek vermedik açsınız galiba. ”Bunun üzerine çocuklara yemek verir. Olaydan sonra aralarında konuşan çocuklar şuna karar verir: “Allah rızkı gönderiyor, hiçbir şey yapmasak bile en azından bir kez öksürmemiz lâzım. Kadere inanırız, ama bir şeyler de yapmak lâzım.”

Dipnotlar:

1-  ESDE, Münazarat, s. 164.

2-  Age., s. 67.

3-  Age., s. 188.

4-  Mektubat, s. 321. 

5-  Age., s. 188.

6-  Age., s. 506.

7-  Age., s. 202.

8-  İbrahim Suresi: 12.

9-  ESDE, Sünuhat, s. 335.

Okunma Sayısı: 186
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı