Cenâb-ı Hak âyette soruyor: “Fe eyne tezhebûn?” (Bu gidiş nereye?). Evet şimdilerde bu sorunun muhatabı olarak gerçekten gidişat nereye…
Şikâyet ettiğimiz sorunların asıl kaynağı hürriyet zemininin olmamasıdır. O zaman çıkış yolu ve çözüm de hürriyet ortamıdır.
Osmanlının son dönemlerinde içine girdiği buhrandan ve çöküşten kurtulma yollarını düşünen aydınlar çıkış yolu olarak o zaman da hürriyeti göstermişlerdi. Avrupa’ya giden veya gidemeyen bütün Osmanlı münevverlerin üzerinde durdukları en önemli konu yine hürriyet olmuştur.
Nâmık Kemal de Genç Osmanlılar hareketinin mensubu olarak “hürriyet kahramanı veya hürriyet şairi” olarak bilinir. Nâmık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi”nden bahseden Said Nursî “İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zâta rast geldim. Siyasetteki muktesit mesleği bana gösterdi. Hem, ta o vakitte, meşhur Kemâl’in ‘Rüyâ’sıyla uyandım” der.
Milleti gaflet uykusundan uyandırmanın çıkış yolunun hürriyet olduğunu söylemektedir. O dönem aydınları hürriyetin hâkim kılınması ile Osmanlı Devleti’nin ömrünün uzayabileceğini söylerler. 1215 yılında çıkış yolu olarak Magna Karta sözleşmesi İngiliz devletinin ömrünü uzatmıştır. Aslında yapılan İngiltere kralının; yetkilerinin birkaçından feragat etmesi, yasalara uygun davranması ve hukukun üstünlüğüdür. Yani Hürriyet zeminine doğru hareket edilmesidir. Bu çözümü görememeleri Osmanlıyı çöküşe götürmüştür.
Ekonomik buhran ile çözüm arayan toplumumuz bu hürriyet çıkış yolunu unutmamalıdır. Hürriyet zemini olmadığı zaman ekonominin de ne hale düştüğünü tecrübe ederek yaşıyoruz.
“Hayatımda en esaslı düsturum” dediği hürriyeti “imanın bir özelliği ve Rahmanın bir hediyesi” olarak gören Said Nursî’nin mesajını anlamayanlar var. Hürriyet ve adalete ihtiyaç duyulduğu bu günlerde adaletin ön şartı yine hürriyettir. İman hürriyet birlikteliğinde mesailerini sadece bir yöne çevirenlerin bir süre sonra vasat yoldan çıktıklarını görebiliyoruz. Bu söylemleri ne kadar hazm ettiğimiz/ etmediğimiz ortadadır. Ahlâk dahi, gerçek mahiyetine hürriyet ile kavuşur.
Niye böyle olduk? Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam ilkesinde hürriyet yerine ekmeği tercih etmemiz olabilir mi? “İstiğna” mesleğini tamamen unutmuş olmamız mı?
Avrupa Birliği’ne üyeliği hedefinin dahi bu zemine giden bir yol olması sebebiyledir. Moldova, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler AB yolunda ilerlemeden önce ekonomileri bizden çok kötü olmasına rağmen o yolda ilerledikçe bu ülkeler bizi ekonomik olarak geçti.
Dolayısıyla bütün ferdî, ailevî toplumsal sıkıntıların ve sorunların çıkış yolu ve haklı mücadelelerin esası hürriyettir.
Namık Kemal şöyle demiş: “Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretden.”