Allah (cc) Âdil’dir, mutlak adalet sahibidir. Zalimin zulmünü de, mazlumun âhını da görür ve işitir, zira O Semî ve Basîr’dir, duyan ve görendir. Habîr’dir, her şeyden haberdardır.
Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de; “Kim zerre kadar bir hayır işlediyse onun mükâfâtını görecek, kim de zerre kadar kötülük işlediyse onun cezasını görecektir.” buyuruyor. (Zilzal Sûresi: 7-8)
Bilinen bir kaidedir ki, “Rabbimiz imhal eder (mühlet verir), fakat asla ihmal etmez.”
“Küfür devam eder, fakat zulüm devam etmez” buyurulmuştur. (Münavî, Feyzü’l-Kadir, 2: 107.) Zulüm öyle bir hâle gelir ki, zirve noktaya ulaşır, işte o zaman zulmün zevâli başlar, diğer tabirle “Eden bulur” hakikati tecelli etmeye başlar.
İsterseniz bu konuya açıklık getirmek için şu kıssaya bir göz atalım, bakalım günümüz için de bir mesaj vermekte midir, buna siz karar veriniz.
Meşhur maneviyat büyüğü Abdülkadir Çelebi’nin (ks) bir yoncalığı vardır, yetiştirdiği yeşillikte ineğini otlatır, sütüyle helâlinden geçinip gider, kimseye minnet etmezdi.
Fakat hak-hukuk tanımayan bir çoban, her gün koyunlarını Çelebi’nin yoncalığından geçirir ve yetişmiş olan yeşilliklerini otlatıp giderdi.
Abdülkadir Çelebi bu zalim ve hak tanımayan çobana bir yalvarır, iki yalvarır, ama nerede o anlayış. Çoban her gün sürüsünü yine oradan geçirir ve otlatır, Çelebi’nin ineğine tek yaprak ve yeşillik bırakmaz.
Artık Çelebi’nin canı yanar, gönülden Rabbine iltica eder “Benim gücüm yetmiyor, Sana havâle ediyorum, Sen imhâl edersin, ama ihmal aslâ!” diye duâ eder.
Nitekim çok geçmez, iki kişi gelir Çelebi’mizin kapısına. Yalvarma sırası onlarda; “Çobanımızın karnında müthiş bir sancı başladı, yerlere yatıp yuvarlanıyor, bir türlü sancı dinmiyor. Kendisi bunun sizin bedduânızdan olacağını düşünüyor, ne olur hakkınızı helâl etsenizde çobanımız kurtulsa!”
Çelebi Hazretleri boynunu büker: “Artık çok geç, ben de kurtaramam çobanınızı” ve ilâve eder: “Rabbimiz imhal eder, ama ihmal aslâ. Epeydir imhâl edildi, mühlet verildi. Ben de çok yalvardım, zulümden vazgeçmesini istedim, bir türlü dinletemedim. Demek ki Rabbimiz mühletini bitirdi, kemâle eren zulmün zevâlini başlattı. Zevâle geçen zulmü kimse durduramaz. Siz buradan dönerken bir kaç arşın bez tedarik ederek dönünüz, ola ki çobanınıza lâzım ola!”
Telâşla koşarlar çobanın evine doğru, bir de ne görsünler, kapıda ateş yakmaya çalışanlar söyleniyorlar: “Çobanımızı kurtaramadık, şimdi bir kaç arşın kefen lâzım!”
Evet Rabbimiz, İMHÂL EDER (mühlet tanır), AMA ASLÂ İHMAL ETMEZ.
İşte bizler de bu dünyada yaşayıp şahit olduğumuz zulümlerin de mutlaka bir zevâli vardır, bu er geç tecelli edecektir. Gönülden yalvaralım, sabırla neticeyi bekleyelim, O’nun rahmetinden ümidimizi kesmeyelim.
Zira “HER KIŞIN BİR BAHARI, HER GECENİN BİR NEHÂRI VARDIR” ve “HER ZULMÜN BİR KEMÂLİ, BİR DE ZEVÂLİ VARDIR” unutmayalım.