"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vahşi mekanlarda Nur yolculuğumuz

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
22 Ağustos 2020, Cumartesi 00:22
Şark bölgelerimizde, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin izini sürerken, kendi tabiriyle “Vahşi mekânlar”daki (Münâzarât: 179) seyahatlarımızda, hep onu yad eyledik.

Bediüzzaman’ın gençlik yıllarında, ilim, irfan, iman cehdi içinde, vatan sevdası ve insan sevgisiyle dolu, her yönüyle mert, cesur ve atılgan bir şahsiyete sahip, memleketin problemlerinin yanısıra, yaşadığı bölgeninde kangren olmuş yaralarının içinde, çırpınan ve coğrafi açıdan ”Vahşi mekân,” nitelendirdiği yerleri adım adım gezerek bir çok notlar aldık.

Birinci Dünya Harbi’nde, talebeleri ve akrabalarıyla birlikte, Rus ve Ermeni çeteleriyle çarpıştığı Rımrım Dağları eteklerinde gezerken, Üstadın kahramanlıklarını düşündük. Bir çok akraba ve talebesini kaybettiği o geçit vermez, haşmetli ve engebeli dağlar arasında, tahassun ettiği mağarayı fotoğrafladık.


Üstadın vahşi mekân dediği sıradağlarla örülü yerler ve dağlar..

Bediüzzaman Hazretleri’nin dünyaya teşrif ettiği mübarek belde olan Nurs Köyü’nden çıkarak, henüz altı yaşlarında yaya olarak gittiği Taği Medresesi’ne varıp, yanında okuduğu Şeyh Abdurrahman-i Taği Hocasını yad ile birlikte, Taği Medresesi’nin hara- beleri içinde, Aziz Üstadımızın ruhuna Fatihalar yolladık.

Nurs Köyü’nden ayrılarak, Taği Medresesi’ni geçtikten sonra, Van’a giden yolun mezkûr yüce dağların zirvesinden akıp giden yola revan olarak, yarım saatlik yolu vasıtamızla engebelerden dolayı tam iki buçuk saatte kat ederek, Bahçesaray’a (Müküs) bağlı ve “Seyyidler Sülâlesi” olarak bilinen Arvas nahiyesine vardık. Bediüzzaman Hazretleri’nin on-onbir yaşları arasında on ay okuduğu Arvas’ta soluklanırken, Üstad’ın zikirhanesi olarak bize gösterilen mekâna varıp, kaldığı camii ve okuduğu medreseyi dolayısiyle  gezerek mübarek ruhlarına Fatihalar yolladık.


Arvas’taki caminin içinden bir görünüş.

Arvas Nahiyesi’nin imamı Giyasettin Bey’in sıcak ve yakın ilgilerinin akabinde, bir müddet daha giderek, Müküs’e bağlı Mir Hasan-ı Veli Medresesi’ne vardık. Bediüzzaman’ın yaklaşık bir sene kaldığı bu mekânın harabelerinin seyri akabinde, ”Dicle’nin bir kolu, Van Vilayeti’nden Müküs Nahiyesi’nden bir kayanın mağarasından çıktığı” (Sözler, 20. Söz) dediği  Cenab-ı Hakk’ın varlığını kör gözlere dahi gösteren sudan abdest alarak Rabb-i rahimimize ilticalarda bulunduk.

Hazret-i Üstad’ın ”Dağ ve sahrayi bir medrese ederek meşrûiyeti ders verdim” (Münâzarât, s. 159) sözlerini bu mekânlarda solumanın mutluluğu içinde, hürriyet, demokrasi ve doğru İslâmı anlattığı yüce dağ mekânları ve oralarda yaşayan insanımıza hak ve hakikat adına nasihatler ettiğinin yanı sıra yönetimlere de yön verdiği sözlerinin karşısında, Üstadımıza bir defa daha çok teşekkürlerimizi arz ettik.


Arvas Köyü imamı Giyasettin Beyle birlikteyiz.

Şark’ta, ”Kuşuçmaz, kervangeçmez” olarak tarif edilen, yüce dağlar, derin dereler ve korkulu vadiler arasında yol alırken, Üstad’ın coğrafi, ekonomik ve bir çok yönden geri kalmışlığıyla, mezkûr özelliklere sahip, yüce ve sıralı dağların yanı sıra, sarp kayalıklarla örülmüş ”Vahşi mekân” deyip ifade buyurmasıyla şark mekânları için kullandığı bu ifadesinin ne kadar da muvafık düştüğünü yaptığımız seyahat sırasında daha iyi anlayıp idrak ettik.

Coğrafî yapısı itibariyle Şark, dağlık, engebeli ve kışları sert iklimiyle öne çıkar. Bu özellikler, şüphesiz Şark’ın ekonomik ve sosyal yönden gelişmişliğini de etkilemiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, coğrafî yapının ferd ve toplum hayatı üzerindeki etkilerini kabul eder ve Şark’ın bilhassa ekonomik, sosyal ve eğitim problemlerinin izalesi noktasında bu etkilerin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgular. Hatta bu özelliklerinden dolayı da, şarkın jeopolitik durumunu tahlil ederken ”vahşî mekân” ifadesine yer verir. Bölgenin geri kalmışlığında bu özelliklerin payı olduğunu açıktır.

Şark’ın maruz kaldığı bir çok olumsuzluklarla örülü, bu mekânlarda seyahatımızı sürdürürken, Hizan ile Van’a bağlı Bahçesaray arasının yüce dağlarla örülü mekânlarında yol alıyorduk. Varmak istediğimiz nokta ise, Rımrım dağlarında bulunan, Üstadımıza ait, Birinci Dünya Harbi’nde Rus ve Ermeni çetelerine karşı vatan müdafaasında sığınak olarak kullandığı bir mağaraydı.


Müküs’te Mir Hasan-ı Veli’nin mezarı.

Üstad’ın evrensel anlamdaki  bazı mefhumları izhar etmesi, vahşi mekânda hayat sürenlerin yanı sıra, bütün insanlığa  ve yönetimlere ”yeni hal” konjonktürü içinde, günümüz meseleleri ve çözümlerini şöyle izah ediyordu:

“Dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrûtiyeti ders verdim.” Günümüzde sık söylemlerle öne çıkan Demokrasi, hürriyet, insan hakları ve adalet mefhumlarına doğru İslâm çizgisinde, İslâm adına doğru cevaplarla halka anlatır.

Bundan yüz yıl evvel, bu mefhumlarla alâkalı suallere cevap verirken, şunları ifade ediyordu: 

Suâl: “İstibdat nedir; meşrûtiyet nedir?”

Cevap: İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren, hattâ herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden...

Sual: “Tarif ettiğin Meşrûtiyetin ne miktarı bize gelmiş ve niçin bütün gelmiyor?”

Cevap: Ancak on kısımdan bir kısmı size gelebilmiş. Zira sizin şu vahşetengiz, cehaletperver, husumetefza olan sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından, husûmet kurtlarından bîçare Meşrûtiyet korkar, kolaylıkla gelmeye cesaret edemez. Eğer siz tembel kalıp da onun yolunu yapmazsanız, tembellik etseniz, yüz sene sonra tamamen cemalini göreceksiniz. 

Sual: Şimdi hürriyet bahsini suâl edeceğiz. Nedir şu hürriyet ki, o kadar tevilât onda birbiriyle çekişiyorlar? Ve hakkında acip, garip rüyalar görülür?

Cevap: Yirmi seneden beri onu, hattâ rüyalarda takip eden ve o sevda ile herşeyi terk eden birisi, size güzel cevap verebilir.”

Sonuçta; ”İman ne kadar  mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar” der, Bediüzzaman.

Bu mekânlarda yürürken, Üstadın ruhuna binler Fatihalar gönderdik.

Okunma Sayısı: 2941
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer Faruk

    22.8.2020 23:01:23

    Vahşi mekan tabiri iyi olmamış. Doğal veya fıtri mekan dense daha iyi olur.

  • Feyzullah Ayhan

    22.8.2020 18:56:43

    Allah sa'yinizi ve şevkinizi artırsın inşaallah.İnanın yeni Asya yazarlarının yazılarını okudukça istikametim perçinleşiyor.Zerre kadar itidal ve ittihada,muhabbet ve uhuvvete katkıda bulunanlardan ebeden razı olsun.

  • Ömer

    22.8.2020 11:03:38

    Binlerce tebrikler hocam.Yeniasya yayınlarından sabırsızlıkla kitaplarınızı bekliyoruz.Muhabbetle selamlar

  • Ali R. Yardimoglu

    22.8.2020 06:12:23

    Mustafa Hocam, o mezar tasindaki mavili yesilimsi latifane renk..... ve sizin sifatiniza, Bz,.' nin cehresi, yaninizdaki Giyaseddin bey'e ise, Abdurrahman' in yuzu, akis etmis, ben gordum.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı