"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kelebeklerin peşinde

Muzaffer KARAHİSAR
15 Ekim 2019, Salı 00:39
Asra yakın yaşın verdiği yorgunlukla buğulu gözleri karşı yamaçlarda dolaşıyordu.

Geçmiş senelerin izleri düştü aklına. Rüzgâr gibi geçmişti yıllar. Geçen ömrün seneleri çok şeyler alıp götürmüştü ondan. Gençlik, güç, kuvvet, varlık, itibar… Arkasından bakakaldığı sevdiklerinden geride sadece hatıraları kalmıştı. Bir yangından geride kalmış küller ve dumanlar gibi uçup gitmişti yada bir varmış, bir yokmuş… Masal gibiydi her şey… Eskiyen yüz, beyazlayan saç, yaşlanmış ruh ve gücü tükenmiş bedenin haricinde iki şey onun gönül dünyasını terk etmiyordu.

Zamanın törpülediği ömründen hafızasında kalanlar… Bir de onca yılları geride bırakan yaşına, yıpranmış bedenine ve takatten kesilmiş nefesine rağmen bitmeyen arzuları, tükenmeyen emelleri, hayal dünyasını bir ütopya olarak süsleyen duygular… 

Her şey bir katre ile başlamıştı. Öyle yazıyordu kitaplarda. Bir zerreden başlayan hayat hikâyesini anne kucağından sonrası anlatılmıştı kendisine. Kâinattan içinde zerre misali bir noktadan teşekkül etmiş hayat serüveni çocukluk, gençlik, mükellef mesuliyet yılları ve yaşlılığın doruklarında son nefese ramak kala zaman dolduran bir ihtiyar… İlerlemiş yaşlı bir çınarın dağarcığında hayat safahatından hangi renkler vardır, neler geçiyor içinden, silik hafızasından bilinmez!..

Geçen yılların ardından bilinenler, Onun anlattıkları… Kelebeğin dersini hiç unutmamış! Onca mal mülk geçmişti elinden, adından söz ettirecek kadar serveti ve şöhreti de olmuştu. Varlık sahibi, en verimli çağlarında, bitmek bilmeyen enerjisiyle iş peşinde koşmuş, arttırmış, yetirmiş, biri iki etmeye çalışmış bir insana küçük bir kelebek ne ders verebilmiş olabilir, merak etmemek mümkün mü?

O yıllarda, yoğun işlerin arasından fırsat bulup hafta sonu ailemle pikniğe gitmiştik. Yeşillik bir alanda çimenlerin üstünde, çiçekler arasında her şeyden uzak, çocuklarla birlikteydik. Baharın güzel bir günüydü. Küçük kızım, bir kelebeğin peşine takılmış kıkır, kıkır gülerek koşuyordu. Kelebek alabildiğine zarif, simetrik, renkli kanatlarıyla oradan oraya uçuyor, çiçeklere konup kalkıyordu. Küçük kızım gülerek onu yakalamaya çalışıyordu…

Bir süre seyrettim… Çok hoşuma gitmişti. Kelebekle çocuğun oyununa hevesle ben de katıldım. Dakikalarca peşinden koşturan kelebeği yakalayıp çocuğa göstermek, pırlanta gibi renkli, süslü güzelliğini sevdirmek, eğlendirmek istiyordum. Bu oyundan biz gibi kelebekte yorulmuş olmalıydı… Konduğu çiçeğe yavaşça yaklaştım ve bir hamlede kaptığım gibi avucumun içine aldım!

Yan tarafta bizi seyreden yaşlı bir adam, yüksek sesiyle: “Ne yaptın?” dedi. Çocuksu bir davranışın utangaçlığıyla “Hiiiç!” diyebildim, sadece. Adam devam etti. “İlahi bir sanatı mahvettin!..” Çocuksu bir şımarıklığın utancıyla başımı önüme eğdim. Avucumun içine baktığımda sadece toz zerreleri kalmıştı. Bir güzellik efsanesi hayatı yok etmiştim! O durumu gören çocuğun saf ve temiz kalbi dayanamadı, ağlamaya başlamıştı!.. İçim burkuldu.

Adama dönüp evet, haklısınız. Bazen hislerimizle hareket edip, sonradan yanıldığımızı anlıyoruz, dedim. Sanatla ilgilenir misin? dedi. Bir sanat galerisinin sponsorluğunu yaptığımı, söyledim. O zaman anlarsın, dedi ve kelebekteki sanatın inceliklerini, güzelliklerini, ölçülerini, iki kanadındaki mühürleri anlattı. Eserden, eser sahibini sanatçısını ve yaratıcısını anlatmıştı uzun uzun. Tabiatta beşerin kirli eli karışmasa, her şey daha temiz olacak, derken ister istemiz kendi elime bakmıştım…

Anlattıkları hoşuma gitti. Yanına oturdum. Dünyada Allah namına olmazsa, O’nun rızası nazara alınmazsa her şey, senin peşinden koştuğun kelebek gibi fanidir, zaildir, boştur, hiçtir. Elinden çıkar gider, demişti…

Yaşlı adam, için çekti ve derin nefes aldı. Ve devam etti. Bütün ömrüm, varlığım ve servetim gitti, dedi. Kimini el aldı, kimini yel aldı! Daha ben sağken varisler, her şeyi talan ettiler!.. Şu gördüğün paçası çekmiş pijama ile huzurevi bahçesinde güneşleniyorum. Akıllarına gelirse bazen ziyarete gelir, ayaküstü görünür, giderler!.. O yaşlı adamı dinleseydim, fani kelebeklerin değil; kalıcı gerçeklerin peşinden koşardım!..

Okunma Sayısı: 1312
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı